Sabahın erken saatlerinde uyandım uykumdan. Okula gitmem gerekiyordu artık. Hazırlanıp sırt çantamı omzuma alır almaz odamdan çıkarak merdivenleri indim. Kış geldiği için soğuk iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. Aralık ayına girmek üzereydik. Deri ceket ısıtmadığı için montumu da yanıma almıştım. Kış mevsimini sevmiyordum. Bulutlu havalar karamsarlığa sebep oluyordu bende. Çoğu zaman da kendimi yalnız hissetmeme neden oluyordu.
Montumu ve çantamı yemek odasına bırakıp mutfağa geçtim. Olacak bir şey varsa Serpil ablaya yardım ederim diye düşünüyordum ama mutfakta Serpil ablayla muhabbet eden dedemi görünce tüm hevesim söndü.
"Günaydın." dedim ruhsuz bir sesle. Dedeme çok kırgındım ve sadece ona olan saygımdan dolayı sesimi çıkarmıyordum. Dedem bana bakarak, "Dilber." diye seslendi. "Sen gelsene bir benimle, bir şey konuşmamız gerekiyor."
Dedemin çağrısına kulak vererek onun peşinden salona doğru ilerledim. Salonda ikimiz de ayakta beklerken benimle ne konuşacağını düşünüyordum. Belki de özür dilerdi ha? Dün yemekte insanların içinde beni küçük düşürdüğü için pişman olduğunu dile getirirdi belki...
"Bak kızım, beni iyi dinle. Senin bu evde kalman yanlış. Habil sana ve babana bir iyilik yapmak istiyor, anlıyorum onu ama olmaz." Gözlerimi devirdim. Tahir Harmanşah'ın özür dilediği nerede görülmüştü ki? Üstelik üvey torunundan özür dileyecekti ha? Kendi düşünceme güldüm içimden. "Sana bir özel yurt ayarladım." diye devam etti dedem sözlerine. "Yurt masrafını ben karşılayacağım. Ayrıca her ay harçlık da göndereceğim sana. Tamam mı?"
Ne diyebilirdim ki? İtiraz edemezdim. Aslında istesem ederdim ama ilk kez dedemin bu teklifine hayır diyemiyordum. Nedeni elbette ki Habil'di.
"Sözüm söz." dedi dedem omzuma elini koyarak. "Hiçbir eksiğin olmayacak. Yurt güzel, güvenli. Burada tanıdığım bir ahbabım ayarladı. Yerin hazır. Eğer istersen bir süre sonra güvendiğin bir arkadaşınla eve de çıkabilirsin kızım. Şimdilik yurt daha güvenli senin için. Eşyalarını hazırla, biz köye gitmeden baban kendi elleriyle seni bıraksın yurda. Gözü arkada kalmasın."
"Tamam dede." dedim kabullenerek. Bu evdeki süremin sonuna gelmek üzereydik. Güzel ve kötü diyebileceğim iki çelişkili iki ay geçirmiştim bu evde. Vaktim dolmuştu. Habil ile ben, biz olmayı başaramamıştık.
"Aferin kızım. Hadi kahvaltımızı yapalım, dersine geç kalma."
Yemek odasına geçtik. İçimdeki buruklukla birlikte masaya oturdum. Annem aşağı inmiş, Serpil ablaya yardım ediyordu. Onlar kahvaltılıkları masaya taşırken babam kapıdan içeri girmiş, gülerek bize, "Günaydın." demiş ve benim yanıma oturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARMANŞAH
Fiksi RemajaHabil Esat HARMANŞAH Soyum, memlekette kök söktüren dedeme dayanıyor. Asilliğimi babamın damarlarında dolaşan Harmanşah kanından, gücümü annemin duruşundan alıyorum. Duruşum mert, bakışlarım keskin, ellerim ise nasırlı. Damarlarımda dolaşan kanın h...