"Gece sen ne kadar koştun da biz alışveriş merkezinden ormana kadar geldik."
"Ne biliyim ben ya. Sende omzumda uyuyacağına söyleseydin adamlar kovalamayı bıraktı diye."
"Söylemediğimi sana düşündüren ne?"
"Söyledin mi ki?"
"Söylemedim mi?"
"Söyledin mi?"
"Söylemedim mi?"
"Söyledin mi?"
"Söyledim ulan söyledim! Ama sen kendini koşturmaya öyle bir kaptırmıştın ki beni duymadın bile. Sonra bende uyuya kalmışım."
"Kızım insan bir uyarır değil mi ama!"
"Bana bak çocuk bana bağırma yoksa yersin zumzuğu ağzının tam ortasına ama sen sen merak etme. Bir daha beni duyma o zaman beyninin pekmezini akıtıncaya kadar dururmuyum." sinirle yürümeye devam ettiğimde Gece'yi cidden gırtlaklayabilirdim. Ya tamam anladık kendini kaçmaya kaptırmış olabilirsin ama şehrin içinden ormana koşacak kadar kaptırmaz ki insan kendisini. En azından hiç mi yorulup durmaz insan arkadaş.
"Ne biliyim ben. Koşarken yorulduğumu bile hissetmemişim." dediğinde ona şaşkınlıkla baktım.
"Ben onu dışımdan mı söyledim?"
"Evet." diyip gıcık gıcık sırıttığında ona 'seni geberteceğim' der gibi bakmaya başladım. Bakışlarım elinde sallamakta olduğu arabanın anahtarına kayınca sinsi sinsi sırıttım ve anahtarı bir anda elinden alıp koşmaya başladım.
"AY!!!" diye böğürdüğün de yüksek sesle güçlü bir kahkaha attım ve sanki mümkünmüş gibi daha hızlı koşmaya başladım. Bana yetişmeye çalışırken kafamı arkaya çevirdim ve ona gıcık bir şekilde gülümseyip dil çıkardım. Yüzü sinirden kızarmaya başladığında bana yetişemeyeceğinin farkında olması onu daha da sinirlendirmişe benziyordu.
Hiç durmadan koşmaya devam ettiğimde Gece baya bir arkamda kalmıştı. Canımın sıkıldığını hissederek daha da hızlandım ve alışveriş merkezine varıp arabanın yanında durdum. Biraz soluklandıktan sonra arabayı açtım ve içeri girip oturdum. Klimayı çalıştırıp çantamdan telefonumu çıkardım. Şarjının bittiğini görünce gözlerimi devirip şarja taktım. Şoför kapısının açıldığını görünce gelen Geceye gıcık bir sırıtma eşliğinde bakıp telefonuma gömüldüm.
"İn." kaşlarımı çatarak Gece'ye baktığımda bana bakmıyordu.
"Pardon?"
"Arabadan aşağı in."
"Neden?"
"Sana in diyorum in! Seni bırakmayacağım! Git kendin git okula!" diye bağırdığında sinirle kapıyı açıp çantamı bir koluma taktım ve telefonumu alarak arabadan indim. Kapıyı tüm gücümle çarpıp kapattıktan sonra hızla caddeye çıktım. Arabalar hızla önümden geçerken kırmızı ışığın yanmasını bekledim.
Sonunda kırmızı ışık yanıp arabalar durduğunda karşıya geçmeye çalışırken arabanın biri gelip bacağıma çarptığında sert bir şekilde yere düştüm. Sinirle dişlerimi sıktığımda ayağa kalktım ve bana çarpan arabaya baktım. Adam bana bakıp pişmiş kelle gibi sırıtırken kendime hakim olma gereği duymadan arabanın yanına gittim. Adam daha çok sırıtmaya başladığında kapıyı açıp adamı yakasından tuttuğum gibi dışarı çıkardım ve yüzünün tam ortasına yumruğumu geçirdim. Adam yere düşerken tekrardan yakasından tutup ayağa kaldırdım ve adama kafa attım. Karnına da üst üste tekme atmaya başladığımda bütün sinirimi çıkartmaya başladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Ay'ı
Teen Fiction"Hayat neydi? Kimin çocukken mavi önlük giyip mutlu bir hayat yaşamasına, ya da şiddet mağduru olup hayatındaki tek renklerin bu morluklar ve kırmızı kan olduğuna karar veriyordu?" ~~~ İnsan hayatına giren kişilerde kimin 'o' beklenen kişi olduğunu...