Pınar Hoca'nın çaldığı düdükle birlikte herkes çadırından çıkmaya başlamıştı. Saat sabahın onu falan olmalıydı. Gece çok güzel uyumuştum, onun rahat ve güven veren kollarında. Birlikte göle girmiştik, gülmüştük.. Deniz'i ilk defa gülerken görmüştüm. Mükemmeldi. Onu bir daha gülerken görmek için her şeyi yapardım. Yanımda yatan İdil'e baktığımda hala uyuyordu. Üzerinde pembe ve neredeyse üzerine iki beden büyük gelen pijama vardı. Sarı saçlarını tepeden özensiz bir şekilde topuz yapmıştı. Ağzı açıktı ve kendi kendine bir şeyler söyleniyordu. Bu çok komikti ve ben kendi kendime gülerken çadırın fermuarı açıldı. İçeri giren Anıldı üzerinde bol beyaz bluz ve gri şort vardı.
"Neye gülüyorsun bakalım?" dedi. Elimle İdil'i gösterirken o da birden gülmeye başladı. Biz ikimiz böyle gülerken İdil hala uyanmamıştı, bu kadar fazla sese rağmen uyuyordu. Anıl hemen telefonunu çıkarıp İdil' in fotoğrafını çekti. Hocanın tekrar düdük çalmasıyla sonunda uyanabildi. Uykulu ses tonuyla;
"Ne oldu?" dedi.
"Hiç birşey sadece Pınar Hoca düdük çaldı. Bizi bekliyor" dedi Anıl. Toplanma yerine gittiğimizde Pınar Hoca;
"Arkadaşlar, hepinizi ikişerli gruplara ayırıcam. Siz eşinizle birlikte bir hafta boyunca yarışmalara katılıcaksınız ve size verdiğim iş bölümlerini birlikte yapıcaksınız. Evet, şimdi başlayalım" dedi.
"Anıl sen Gizemle birlikte eş ol. Sizin göreviniz balık tutmak. Yarışmalar olduğunda size haber vereceğiz iyi eğlenceler. Ayşe sen Canla eşsin sizde ateş yakmaktan sorumlusunuz. İdil sen Mehmetle eş ol sizde yemek vakitlerinde masayı hazırlayacaksınız" dedi. Bu çok komikti çünkü Mehmet İdil' in ortaokul aşkıydı. İdil' in kızardığı yüz metre öteden bile belli olabilicek derecedendi.
"Zeynep sen Denizle eş ol lütfen sizi-" Pınar Hoca sözünü tamamlayamadan Zeynep ağlamaya başladı;
"Hocam lütfen beni Denizle eş yapmayın, hocam yalvarırım size, lütfen" derken Zeyneb'in bu haline üzülmüştüm.
"Peki Zeynepcim sen Berkle eş ol o zaman siz ise yarışmalar için hazırlanan parkurlarda bana yardım ediceksiniz" dedi. Hoca Deniz' i kiminle eşleştirirse eşleştirsin. Hiçbir kız onunla eş olmak istemiyordu. Nedeni dış görünüşü değildi çünkü yakışıklıydı. O denizleri kıskandırıcak derecede güzel olan mavi gözlerine her kız hayran kalırdı. Dudağının kenarındaki piercing onu olduğundan daha sert ve ulaşılamaz gösteriyordu. Umursamazdı ama kardeşini her şeyden çok umursuyordu. Onu hiç gülerken görmemiştim ama ilk defa bana karşı gülmüştü. Gülüşünü kıskanmıştım benden başka kimsenin onu gülerken görmesi istemiyordum. Aslında Deniz her ne kadar soğuk gibi biri görünsede içinde yaşayamadığı çocukluğunu saklıyordu. Bunu hayatını bana anlatırken yanaklarından süzülen gözyaşından, bu sabah derede yaşadığımız çocukça şeylerden ve gülüşünden anlamıştım. Kızların Denizle eş olmak istememesinin nedeni Zeyneb'e olanları duymuş olmalarıydı. Ondan korkuyorlardı korkmakta haklılardı fakat onlarda Deniz' in masum gülümsemesini görselerdi aslında o kadar da korkulacak birinin olmadığını anlarlardı.
"Peki çocuklar Denizle kimsenin neden eş olmak istemediğini anlamadım. Arkadaşınız okulumuza yeniş gelmiş olabilir fakat onuda aramız almalıyız" dedi. Denize baktım tepkisiz yüz ifadesi her zaman ki gibi aynıydı. Soğuk ve umursamaz.
"Kim Denizle eş olamk ister?" dedi. Hiç düşünmeden elimi kaldırdım. Eğer Denizle eş olursam onunla daha fazla konuşma şansım olucaktı. Ona yardım edicektim, uyuşturucudan kurtulması için herşeyi yapıcaktım. Bu kararı vermemle bütün şaşkın gözler üzerimdeydi fakat Deniz gözlerini kapatmış kafasını iki yana doğru sallıyordu. Bu ne demekti şimdi? Herhalde onunla eş olucağım için sevinmemişti. Üzülmüştüm fakat eninde sonunda kendimi Deniz'e sevdircektim. Pınar Hoca;
"Evet Damla sizin göreviniz ateş yakmak için malzeme toplayacaksınız" dedi. Pınar Hoca bütün eşleri söyledikten sonra bizleri serbest bıraktı saat altıda bütün eşlerin burada toplanmasını ve yarış yapılacağını ve bikinimizle gelmemiz gerektiğini söyledi. Herkes etrafa dağılmaya başlarken Berk' in bana doğru gelmeye başladığını gördüm.
"Damla neden o pislikle eş olmak istedin?" dedi.
"Neden ona pislik diyosun ki? dedim.
"Zeynebe yaptıklarını duymuşsundur. Kıza bak ne hale geldi. Ya sanada dokunursa?" dedi.
"Berk, bana bir şey olmaz merak etme. Hem Zeynep Deniz'e karşılık vermiş bütün suç Deniz'in değil" dedim.
"Damla eğer sanada bişey yaparsa, dayanamam" dedi. Arkadan Anıl,
"Ağzını burnunu kırarım onun"dedi.
"Kırarız" diyerek düzeltti Berk. Tanrım bunların sorunu neydi böyle?
"Anıl sen bizi mi dinliyordun? Merak etmeyin bir şey yapmaz o iyi biri" dedim ve İdil'i görmemeyi umarak hemen ordan uzaklaştım. Bir de İdil'in sorgusuna maruz kalamazdım. Ağacın altında otururken, elinde sigarasıyla Deniz'in bana doğru geldiğini gördüm. Yanıma oturdu ve sigarasını söndürdü. Aramızda en fazla bir iki santim vardı ve ben onun kokusunu alabiliyordum. Sigarayla karışırık değişik bir kokusu vardı. Huzur veriyordu. İlk defa sessizliği bozan o oldu;
"Benimle eş olmamalıydın küçük" dedi.
"Neden?" dedim. Mavi gözlerini banim gözlerime kenetleyerek;
"Sen neden olduğunu çok iyi biliyorsun bence" dedi.
"Senden korkmuyorum" dedim. Korkuyordum.
"Teşekkürler" dedi. Şaşırmıştım.
"Neden teşekkür ettin ki?" dedim.
"İlk defa biri benden korkmuyor bu güzel bir duyguymuş" dedi ve yanımdan kalktı. Gözlerim dolmuştu. Deniz iyi biriydi ama bunu saklıyordu. Ben bunu herkese göstericektim. Onun mutlu olmasını, tekrar gülümsemesini görmek istiyordum çünkü bu dünyadaki en güzel şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'ndan Sonra (Tamamlandı)
Teen FictionHiç birşeyi umursamayan bir genç ve en ufak şeylerle bile mutlu olabilen bir kızın hikayesi... Günün birinde, hikayenin sonunda şeytan meleğe aşık olur fakat her son yeni bir başlangıçtır... Bu hikayeyi arkadaşım Ece Okçabollu ile birlikte yazıyoru...