Multimedia: Damla
Neredeyse yan yana uyuya kaldığımız için yüzlerimiz arasında santimler vardı. Yanakları soğuktan kızarmıştı ve böyle çok tatlı, masum gözüküyordu. Parmağımı yavaşça yanağının üzerinde gezdirdim. Bana söylediği sözlerden sonra bunları yapmamam lazımdı. Onu sevmemem lazımdı çünkü o kimseyi sevmezdi. Beni sevmeyen birine aşık olduğum için fazla yüzsüz olmalıydım. Umutsuzca ona aşık olmuştum. Parmağımı yavaşça yanağında çektikten sonra, gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Beni sevmiyordu asla da sevmiyicekti. Çadırıma gitmek için haraket ettiğimde onu uyandırmamaya dikkat ediyordum.
Deniz' in ağzından:
Nefes alış verişini duyuyordum, hissedebiliyordum. Onun sevgisini ilgisini haketmiyordum. Uyuşturucu bağımlısı bir çocuğa göre fazla iyi bir kızdı. Beni sevmemeliydi. Kadınlar istediklerini alınca seni bırakıp giderlerdi. Kendimi çocukluğumdan beri buna inandırdım.
Ben kimseye aşık olmadım, olamazdım. Hiçbir şeyi umursamaz her zaman yanlış şeyi yapardım. Doğrusunu bana öğreticek, anlatıcak bir ailem bile yoktu. Annem bizi bırakıp kendine yeni bir hayat kurdu, babam ise bizi düşünmeden, annem yüzünden kendini ve evimizi yakarak intahar etti. Geçmişte, böyle ailesi olan bir çocuktan sorunsuz bir gelecek beklenemezdi zaten. İmkansızdı. Düşüncelerimi yanağıma narince dokunan parmaklar böldü. Dün Damla'nın yanında uyuya kalmıştım. Damla olmalıydı, Damla yanağımı okşuyordu ve bu garip bir şekilde iyi hissettiriyordu. Hala uyuyormuş gibi gözlerimi kapalı tutuyordum. İçini çekti, ağlıyordu belkide. Ağlamamalıydı. Benim için kimse ağlamamalıydı. Yanımdan kalktığında mükemmel kokusunu arkasında bıraktı.
Sonunda sıkıcı kampın son günüydü. Eşyalarımı toplamak için çadıra doğru yürüdüm. Daha kime kalkmamıştı. Etraf çok sessizdi. Hava kapalıydı, yağmur yağıcak gibi gözüküyordu. Yağmuru çok severdim. Damlaların yere düşerken ki çıkardığı ses her zaman huzur verirdi. Hayatımda mutlu olduğum tek tük şeylerden biride yağmurun verdiği rahatlıktı. Çadıra girdim ve eşyalarımı çantama tıktım. Çantam hiç ağır değil içerisinde üç dört tane t-shirt vardı. Yanımda getirdiğim toz bana sadece üç gün yetebilmişti ve ben acilen kafayı bulmak istiyordum.
Saat on iki de otobüsün önünde buluşucaktık. O zamana kadar bir kestirmeye karar verdim.
Pınar Hoca'nın çaldığı düdükle uyandım. Hemen çantamı omzuma taktım ve otobüsün olduğu yere doğru yürümeye başladım. Pınar Hoca tekrar düdüğünü çaldı. Tanrım bu sesten nefret ediyordum.
"Çocuklar karışıklık çıkmasın diye herkes geçen geldiği yerlere otursun" dedi. Otobüse bindiğimde Damla' nın çoktan "yerimize" oturduğunu gördüm. Yağmurdan buharlaşan cama saçma sapan şekiller çiziyordu. Çocukçaydı, komikti. Fakat ben asla gülmezdim. Mutsuzken mutlu görünemezdim. Çantamı yukarıya koyduktan sonra yavaşça yanına oturdum. Yüzüme bile bakmadı. Gerçi söylediklerimden sonrada bakmamakta haklıydı.
Neredeyse sessiz geçen iki saatten sonra duyduğum ani fren ve çığlık sesleriyle kolumu Damla'nın başına sardım. Kaza yapmıştık. Ona baktığımda hıçkırarak ağlıyordu. Canı acıyordu ama hiçbir yerinde kan yoktu.
"Damla neyin var?" dedim. Kekeleyerek;
"Ba..ba.cağım" dedi.
Evet, arkadaşlar yorum yapalım. Lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'ndan Sonra (Tamamlandı)
Teen FictionHiç birşeyi umursamayan bir genç ve en ufak şeylerle bile mutlu olabilen bir kızın hikayesi... Günün birinde, hikayenin sonunda şeytan meleğe aşık olur fakat her son yeni bir başlangıçtır... Bu hikayeyi arkadaşım Ece Okçabollu ile birlikte yazıyoru...