Multimedia: Buse (Deniz'in kız kardeşi)
Deniz'in ağızından;
Uyandığımda başım inanılmaz derecede ağırıyordu. Dün Zeynep'le işimi bitirdikten sonra, kafayı bulmuştum. Yanıma baktığımda Damla'yı omzumda uyurken gördüm. Şaşırmıştım. Güneş tam yüzüne vuruyordu. Uzun kirpikleri ve pembe dudakları sanki daha güzeldi. Bir tutam saçı gözünün önüne düşmüştü. İstemsizce elim saçlarının arasında dolaşıyordu, yumuşacıktı. Önüne düşen saçı kulağının arkasına attım. Tanrım ben ne yapıyordum? Oda diğer tüm kızlara benziyordu. İki haraketimle oda tahrik olurdu. Bütün kızlar aynıydı. Damla'yı uyanması için sarstım:
"Damla! Damla!" uyanmamıştı. Kot pantalonuyla kaplı bacaklarını sol kolumla kendime çekim. Sağ kolumla da sırtını tutarak onu taşımaya başladım. Uyurken çok masum görünüyordu. Üç dört adım attıktan sonra uyandı. Beni görünce kendisi de ne olduğunu anlamamışı herhalde. Ela gözleriyle bana;
"Deniz?" dediği anda onu yere indirdim. Yanaklarımın ısındığını hissetmişim. Ne oluyordu bana?
Damla'nın ağızından;
Uyandığımda Deniz'in ben taşıdığını fark etiğim anda midemde hiç hissemedğim şeyler hissetim.
"Deniz?" dediğim anda bana o masmavi gözleriyle baktı. Beni anında yere bıraktı. Sanırım yanakaları hafif pembelemişti. O şekilde çok tatlı gözüküyordu. Bu hali çok hoşuma gitmişti. Bana;
"Pardon...şey sen uyuyordun. Seni uyandırmak istedim ama işte.." dedi. Utandığı her halinden belli oluyordu. Bir dakika Deniz bizim Deniz utanmış mıydı? Dün ki çocuğa nolmuştu?
Bir anda Deniz'in iki üç metre arkasında dört beş köpeği bize havlarken gördüm. Gördüğüm anda çığlık attım ve koşmaya başladım. Gölün dibindeki ağaca tırmanmaya başladım. Hayatta en çok köpeklerden korkuyordum herhalde. Havlamaların arasında bir kahkaha duydum. Ağaca tırmanmaya çalışırken aşağı baktım ve Deniz tam ağıcın altında, gölün dibinde bana bakarak gülüyordu. DENİZ GÜLÜYORDU! Bana bir şey olması umrumda değildi hayatta gördüğüm en güzel gülümsemeye sahipti. Onun gülümsemedini gördükten sonra başım dönmüşü. En fazla bir metre çıkmayı becerebildiğim ağaçtan düştüm. Canım hiç acımamıştı çünkü Deniz'in üstüne düşmüştüm. Olamaz! Hemen üsünden kalktım. Bana napıcaktı acaba? Öldürücek miydi. Dün hiç bir neden yokken Zeynep'e neler yapmıştı. Şimdi beni köpeklerin önüne falan atıcaktı! Ona geri dönüp baktığımda yerde kahkalar atarak gülüyordu. Ne? Neden ? Nasıl ya? Kalktı ve bana gülümseyerek baktı. Piercingi daha önce bu kadar çekici görünmemişti. Güneş mavi gözlerini parlatıyordu. Yüzüne gülmekten renk gelmişti. Korktuğumu anlamış olmalı ki bana gülümseyerek;
"Merak etme yemem" dedi. Ağızımdan "Hıhıh" gibi bir şey çıkmıştı. Köpeklerin bulunduğa yere baktığımda yoklardı.Biraz olsun rahatlamıştım.Kendimi toparlamaya çalışarak;
"İyi misin?" diye sordum. Bana dönüp;
"Hayır, sırtımdaki çamuru görüyor musun? Bunun sorumlusu sensin?" dedi. Eski haline döndü. Yüzüm bir anda düştü. Ona yine sinir olmuştum.
"Göle gir o zaman!" diye sertçe söyledim.
"Ne güzel akıl verdin. Bak, bak, bak." dedi gülümseyerek yumuşak bir tonda. Ardından;
"Sen de giricen o zaman" dedi.
Şok olmuştum. Ağızım açık kalmıştı.
"Ne?" dedim.
"Evet" bana doğru yürümeye başladı
"Bak şaçının çoğu çamur olmuş, temzilenmelisin" dedi elindeki bir tutam saçımı bana göstererek .
Gülümsedim. Beni belimden tutarak kucağına aldı ve göle doğru yürümeye başladı. Kahkaha attım. Güldüğünü hissettim. Son ana kadar şaka yaptığını sanmıştım ama gerçekten göle girmiştik. Deniz üstündeki bluzu çıkarmıştı. Kasları o kadar belirgin ve mükemmel duruyordu ki. Göl etrafında kahkahalarımız yankılanıyordu. Çok mutluydum. Onun da mutlu olduğunu düşündüm. Bir anda dün yaptığımız konuşma aklıma gelmişti. Onun kollarından sıyrılarak;
"Dün için üzgünüm" dedim. Neden konusuyorum ki ben? Kahretsin.
"Ne için üzgünsün? dedi. Tanrım dün konuştuğumuz onca şeyi hatırlamıyor muydu?
"Dün anlattın ya, anneni, babanı, kardeşini..."
"Kapa çeneni ve bidaha sakına bu konu hakkında konuşma" diye bağırdı. Neden hep bu oluyordu?
"Üzgünüm" dedim. Mavi sert bakışlı gözleriyle gözlerimin içine bakıp, bir şey söylemeden gitt. Beni yalnız bıraktı. Yapayalnız...
O çıktıkten hemen sonra bende gölden çıktım. Üstümü kurulamak için bir şey aradım ama kurulayabileceğim bir şey yoktu. Arkamdan Deniz al bununla kurulan diye çıkardığı bluzunu uzattı. Kaslı vücudu ile karşımda duruyordu. Anlamsız anlamsız ona bakıyordum.
"Alsana!" diye sert bir şekilde söyledi. Aldım, yüzümü kuruladım. Ondan tam anlamıyla korkuyordum, ama iş konuşmaya gelince yine ağızımı kapalı tutamıyordum.
"Hatırlamıyor musun? diye sordum. Yine bana baktı ama konuşmadı. En başa dönmüştük, yine.
"Hadi gidelim" dedi.
Yol boyu hiç konuşmadık. Kamp alanına vardığımızda daha kimse uyanmamıştı. Rahatlamıştım, çünkü kimsenin özlellikle Zeynep'in beni Deniz ile birlikte göl kenarından ıslak kıyafet ve saçlarla geldiğimi görmelerini istemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'ndan Sonra (Tamamlandı)
Ficção AdolescenteHiç birşeyi umursamayan bir genç ve en ufak şeylerle bile mutlu olabilen bir kızın hikayesi... Günün birinde, hikayenin sonunda şeytan meleğe aşık olur fakat her son yeni bir başlangıçtır... Bu hikayeyi arkadaşım Ece Okçabollu ile birlikte yazıyoru...