Multimedia: Andaç
Deniz'in ağızından;
Hemşire bulunduğumuz yere gelip, Damla'yı görebileceğimizi söylemişti. Damla'nın babası ve abisi anında ayağa kalktılar ve Damla'nın olduğu odaya doğru yöneldiler. Ardından Pınar Hoca, İdil, Berk, Anıl ve en arkada ben odaya doğru yöneliyorduk. Odanın dışı camla kaplı olduğu için, odaya girmeden de Damla'yı görebiliyordum. Herkes sıra sıra odaya girmeye başladı. Damla gülümsemeye çalıştı ama zorlandığı belli oluyordu. Odaya giremedim. Bir şey, bilemediğim bir şey beni engelliyordu. Damla'ya dışardan bakarken göz göze geldik. Ela gözlerine bakınca acıyı görünce, aynı acıyı bende hissettim. Hissetmek istemiyordum. Onu bu şekilde görmek istemiyordum. Kafamı anında çevirdim ve hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım.
Damla'nın ağızından;
Acımın iki saniyeliğine azalmasının sebebi Deniz'in gözleriydi. O kadar güzel bakıyorlardı ki...Nasıl anlatacağımı bilemiyordum. O gözlerine bir saniye daha fazla bakabilmek için, yüzündeki içten gülümsemeyi bir kez daha görmek için nelerimi verirdim. Ama şimdi uzaklaşıyordu. Fark etmemiş gibi yaptım ve babama:
"Baba beni getiren arkadaşım nerde?" diye sordum. Onlara karşı kazadan sonra ilk söylediğim şey buydu. Hepsinin şaşırmış olduğu belliydi.
"Bir dakika bakayım istersen, bilemedim." Anıl'a döndü ve;
"Anıl, demin o oğlan burda değil miydi?" diye sordu.
"Bir bakıp geleyim ben."
Anıl odadan çıktığı an, herkes bana "iyi misin?" "iyi görünüyorsun" "çok korkuttun bizi" vb. şeyler söylediler.
Yaa çok iyiyim emin olun diye düşündüm içimden, ama bunu söylemek yerine sadece gülümsemeye çalıştım. Deniz'in yanımda olmasını istiyordum. Nereye gitmişti?
Anıl geldi. Kapıdan girdiğinde zaten ifadesinden hastaneden ayrıldığını anlamıştım.
"Yok, bulamadım Deniz'i."
"Boşver Damla, biz buradayız ya." dedi Berk.
Berk'i duymamış gibi yaptım ve babamı dinlemeye devam ettim. Gözü hala mordu. Bana, bir kaç gün daha burada kalacağımızı, bacağımın durumu hakkında küçük bir bilgi verdi, korkmamam gerektiğini söyledi. Ama korkuyordum. Dansı ne yapacaktım ben?
İdil'in ağzından;
Dün akşam antremanda çok yorulmuştum. Yarışmalar yaklaştığı için çalışmalarımı arttırıyordum. Yüzerken hiç birşeyi düşünmüyordum sadece suya atladığımda içime işlenen soğukluğu ve nefes almak için kafamı kaldırdığım ki huzuru. Yüzmek beni rahatlatıyordu. Daha önce hiç kimsenin, hiç bir şeyin rahatlatmadığı kadar.
Sabah kalktığımda olabildiğince hızlı olmaya çalışarak kıyafetlerimi giydim ve yüzüme hafif bir pudra sürdüm. Saçlarımı bugün değişik yapmaya karar vererek iki yandan ördüm. Genellikle bu tarz saç modelleri Damla'ya göreydi ve ona gerçekten çok yakışıyordu. Damla bugün hastaneden taburcu olucaktı. Onun yanına her gün gidemesemde telefondan konuşuyorduk. Beş gündür hastanedeydi ve sesinden sıkıldığını anlıyordum. Her ne kadar hastahanede dinlensede yaklaşık on gün kadar da evde kalmak zorundaydı. Onsuz okulda bende çok sıkılıyordum fakat şanslıyım ki Anıl vardı. Merdivenlerden indiğimde annemin mutfakta bana omlet yaptığını gördüm. Gittim ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Masaya oturduğumda oda benim karşıma oturdu ve Damla'nın nasıl olduğu ile ilgili bir sürü sorular sordu. Annem Damla'yı kızı gibi severdi.
Servisimin gelmesine beş dakika kaldığını görünce hemen masadan kalkıp dişlerimi fırçalamak için banyoya koştum. Hemen ayakkabılarımı ve kot ceketimi giyerek evden çıktım. Ekim ayının sonlarındaydık fakat hava çok soğuktu. Kot ceket giydiğim için pişmanlıkla kendi kendime konuşurken servis geldi. Her zaman ki yerime oturdum ve kulaklığımı taktım.
Sınıfa girdiğimde Anıl'ın çokan geldiğini ve kulaklığını takıp dergi tarzı bişey okuduğunu gördüm. Ona farkettirmeden arkasında dolaşarak ellerimle gözlerimi kapadım.
"Bil bakalım ben kimim?" Bu size fazla çocukça gelebilirdi fakat üçümüz birlikteyken sanki hiç büyümemiş gibiydik. Anaokulunda nasıldıysak şimdi de öyleydik. Bağlarımızın hiç kopmamasının büyük etkenlerinden biride buydu bence 'çocuk kalmak'. Çünkü büyüdükçe dertlerimiz de bizimle büyüyordu. Anıl ellerime dokundu ve çok duyulmasa da küçük bir kahkaha attı.
"Bu kurumuş,terli eller, pis ter kokusu. Onur sen misin?" Ne diyo bu ya? Gerizekalı. Daha dün yıkandım ben ve ellerime her zaman çilek kokulu krem sürerim ben. Sinirle ellerimi açarak kafasına bir tane vurdum.
"Ah, bu acıdı" dedi. Sınıftan çıktım. Koridorda yürürken biri kolumu tuttu. Tahminimce bu kişi Anıldı.
"İdil özür dilerim. Sadece şakaydı. Bu kadar kızıcağını bilsem yapmazdım."
"Bence şaka yapmadın çünkü benim olduğunu anlamadın Onur sandım şimdi de çevirmeye çalışıyorsun".
"Hayır İdil sen olduğunu anladım."
"Nasıl?" Anıl birden elimi tuttu.
"İdil ben ellerini yedi yaşından beri tanırım. Yıllardır çilek kokuyorlar. Ayrıca böyle çocukça bir hareketi ya Damla ya sen yapabilirsin. Damla hastanede olduğuna göre senin yaptığını anladım." Kocaman bir sırıtışla;
"Ancak bana sıcak çikolata alırsan seni affedebilirim" dedim.
"Tamam hadi bakalım" dedi oda aynı şekilde gülümseyerek. Merdivenlerden inerken söyleniyordu.
"Seninde elin cidden ağarmış kızım" dedi, aynı zaman başını ovalıyordu.
"Hak ettin" dedim. Boş masalardan bir tanesine oturduk, ben sıcak çikolatamı keyifle içerken karşıdan Andaç'ın bizim masaya doğru geldiğini gördüm. Çok karizmatik bi çocuktu. Dolgun yanaklarını ve ince dudaklarını düz kahvenin en açık tonu olan saçları tamamlıyordu. Haftanın üç günü yüzme antremanlarını birlikte yapardık fakat o benden daha uzun süredir yüzücüydü. Masaya bir tane daha saandalye ekledi ve oturdu.
"Naber İdil? Nasılsın?"
"İyi Andaç da senin burda ne işin var?" dedim. Gülümseyerek;
"Artık bende bu okulda okuyorum. 11/C sınıfı. Sen hangi sınıftaydın?
"11/B" dedim kısa keserek.
"Kötü olmuş, keşke aynı sınıfta olsaydık" dedi. Bende onu desteklercesine gülümsedim. Andaç elini Anıl'a elini uzattı.
"Ben Andaç. İdil'in yüzmeden arkadaşı. Sen Anıl olmalısın. İdil senden çok bahsetti" dedi.
"Memnun oldum" diyerek Andaç'ın elini sıktı.
"Neyse tanıştığıma memnun oldum Anıl, İdil seninle de daha sonra konuşuruz benim şimdi Serpil Hoca'yı bulmam lazım" diyerek kalktı. Andaç'ın bizim okula gelmezsine çok sevinmiştim, gerçekten çok iyi bi çocuktu. Damla'nın da bi an önce okula dönmesini ve Andaçla tanışmasını istiyordum.
Yorum yapın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O'ndan Sonra (Tamamlandı)
Teen FictionHiç birşeyi umursamayan bir genç ve en ufak şeylerle bile mutlu olabilen bir kızın hikayesi... Günün birinde, hikayenin sonunda şeytan meleğe aşık olur fakat her son yeni bir başlangıçtır... Bu hikayeyi arkadaşım Ece Okçabollu ile birlikte yazıyoru...