Erva'dan
Bavullarımı bile almadan ellerim boş bir şekilde geri dönmek benim için oldukça garipti. Yine de bildiklerimle okulda kalamayacağımı ve doğduğum şehre geri dönüp Elçin Ablam ve Kıvanç'ın yanında kalmam gerektiğinin farkındaydım. Kıvanç'ı görmeyeli neredeyse 1 sene olmuştu ve onunla son iletişimim 2 sene önce gerçekleşmişti. Yine de bana ihtiyacı olduğunu hissedebilecek kadar kalbimde yere sahipti.
Dönüş yolunda ilk defa Sakarya ve Kandıra'nın doğal güzelliklerine takılmamıştım, ilk defa arabada babamla konuşmamıştım. Hatta ona kırgın olmama rağmen beni almaya geldiğinde tek yaptığım babamın omuzuna sarılıp ağlamaktı. Hayatımda ilk defa babamın omzuna sığınmıştım. Kıvanç her zamanki gibi ilklerimin sebebi olmaya devam ediyordu. İlk aşkım, ilk sevgilim, ilk kavgam, ilk öpücüğüm, yardımları sayesinde yapılan ilk projem; ilk küskünlüğüm, ilk aşk acım, ilk aldatılışım...
Eve gelmeden doğruca Kıvançların Türkiye'deki dairelerine geçmiştik. Evin girişi arabalarla dolmuştu. Babam beni cenaze evine bırakıp cenaze namazını kılmaya gitti. Ben de tek amacı kimin ne kadar acı çektiğini merak eden kalabalığı yarıp Elçin Ablamın yanına geçtim. Dona kalmış, acısını içine bastırmıştı. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve şişmişti. Kısacası berbat haldeydi. Baran amca ile kaçarak evlenmişlerdi. Aileleri evliliklerine karşı olsa da ikisi de hayatlarında aldıkları en doğru karar olarak anlatırlardı çocuklarına. Her zaman imrenirdim onların ilişkisine.
Elçin ablaya sadece sıkıca sarıldım. Dilim başın sağolsun demeye varmamış, boğazım koca bir düğümle düğümlenmişti. Gözlerim dolarken Elçin abla bana daha sıkı sarıldı ve kulağıma fısıldadı.
Evden geldiğim hızla çıkmam bir olmuştu. Hemen sokağın sonuna doğru koşup apartmandan bisikletimi çıkardım. Eğer aklıma gelen şeyin olma ihtimali varsa gitmem gereken bir yer vardı. Hem de hemen, acilen!
Bisikletimin pedallarına abanıp kısa bir süre düz bir yoldan gittikten sonra bayır tırmanmaya başladım. Mahalledeki gizli mekanıma gidiyordum. Çocukluk arkadaşlarım ve Kıvanç hariç burayı bilen yoktu. Zaten buraya giren de yoktu. Bisikletim son girdiğim bayırın yarısında durunca hızla bisikletten indim ve bisikleti geldiğim parkın basketbol sahasının girişine kilitledim. Yolun kalanına bisiklet çıkmazdı. Taş yol kırık ve aralarına bol bol toprak girmiş çarpık ve dik bir yoldu (Derler ki o yol taaa 99 depreminden beri bozuk). Zaten benim dışımda neredeyse kullanan kimse yoktu, yol kapalıydı(giriş yasaktı).
Bayırı aceleyle tırmandığım için yere düştüm. Pantolonum dizimle beraber yırtılmıştı. Canım ne kadar yanarsa yansın şuan mekanıma dalan kişi kadar yanamazdı. Nihayet uçurum dibine girince bozuk yolun bozuk kaldırımında içki içen bir adet Kıvançla karşılaştım. Eğer fazla içerek ölmeyi düşünmüyorsa etrafta tehlikeli hiçbir şey göremiyordum.
Kıvanç beni görünce ayağa kalktı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Hemen hızlı bir hareketle ona sıkıca sarıldım. "Erva." diyebildi sadece. Ağlıyordu. "Yanlış bir şey yapmaya kalktın diye ödüm koptu Kıvanç" dedim daha sıkı sarılırken. Ben de duramamış ona eşlik ederek ağlamaya başlamıştım.
"Yapamadım." dedi sadece ve boynundaki kollarımı açarak elime bir avuç dolusu ilaç bıraktı. Kıvanç daha önceden bir vakaya daha sahipti ve Elçin Abla ortadan kaybolduğunu söylediğinde bir delilik yapmaya kalkışacağını anlamıştım. Lanet olsun ki hiç değişmemişti ve onu her bir hücremle tanıyordum.
Elimdeki ilaçları uçurumun dibine gidip aşağıdaki düzgün olan yola fırlattım ve Kıvanç'ın yanına oturdum. Aramıza bir kişilik boşluk bırakmıştım. Bir süre o birasını içti bense hiçbir şey yapmadan öylece oturdum. Birayı muhtemelen dedemin mahzeninden çalmıştı. Çocukken abimler için birlikte çalardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul
ChickLitHangi salak bir yatılı okula gitmeyi tercih eder ki ? İtiraf ediyorum: ben ve kankalarım... º•.○●º•.○●º•.○●º○.○●º•. AHENK: Bizim tayfanın çılgını. Kendisi garip ama güzel kelimeleriyle ünlüdür. İnatçı ve bir o kadar da uykucu. Yabancı şarkıdan başka...