•30 Ağustos

648 62 3
                                    

Okuldan durağa giden kaldırım taşlarını eziyordum. Öğrenci olmak zor bir meziyetken üniversiteye hazırlık daha da zorluyordu. Testleri sürekli çözdüğüm yetmezmiş gibi, bir de sırtımda taşıyordum. Çantamın kulplarında tuttum, kaldırıp indirdim. Şimdiden ağrıtmaya başlamıştı.

Okul bittiğinde titreşime aldığım, ceketimin cebindeki telefonumdan gelen sesle, bıkkın yüzümü buruşturdum. Yine şu çocuk olmasındı. Güvenmekte zorlanıyordum insanlara. Elbette kelimeleri çok güzeldi lakin hayaldi sanki. Onunla konuşurken bir yüz belirmemesi hoşuma gitmiyordu. Gizli saklı şeylerden hoşlanmayan, iflah olmaz bir meraklıydım.

Telefonu avucuma alıp ekrana can verdim. Gelen mesaj Aylin'dendi. Ansızın ondan gelmediğine üzülür gibi olunca kendime kızdım. Duygularımın şeklini değiştirmeye çalışan, hedefine kandırarak ulaşmayı seçen erkeklerden ayriyeten nefret ediyordum.

Gönderen: Aylin.
Saat: 16.40
Firu, hasta bakıcıya ihtiyacım var, adresi biliyorsun.

Şeyda'nın neden gelmediğini bilmiyordum lakin Aylin, sürekli hastalanan bünyesine esir düşmüş görünüyordu. Mesaj görmemle mavi tik olduğunda yazıyor ibaresi göründü isminin altında.

Gönderen: Aylin.
Saat: 16.41
Şaka şaka, gel de iki lafın belini kıralım. Çok sıkıldım yat yat.

Ciddiye alacağını düşünüp şaka yaptığını yazmıştı bir de. Dişlerimi sergilercesine güldüm. Deli doluca olsa da sevilmek güzel hissettiriyordu.

Gönderilen: Aylin.
Saat: 16.42
Gelirim tabii Aylin Hanım. Gelirken bir şey arzu eder miydiniz?

Her an ders çalışmak da iyi gelmeyebilirdi. Kendime de zaman ayırmam gerekiyordu. Bazen o kadar canım sıkılıyordu ki mutsuzluktan ağlıyordum. Kısacası, dersle kafayı bozmuş bulunuyordum.

Gönderen: Aylin.
Saat: 16.46
Sen gel yeter.

Cümlesinin yanına attığı kalp ve gözlerinden kalp çıkan emojiler daha çok gülmeme neden oldu. Kafamı telefondan kaldırıp durağı görünce etrafa da göz attım. Sürekli izlendiğimi sanıyor, paranoyaklaşıyordum. Gerçi, izliyordu da. Bahçedeyken her hareketime seyirci olmuştu.

Sabır dileyerek gelen otobüse bindim. Anneme Aylinlere gideceğimi bildiren bir mesaj attıktan yarım saat sonra hedefime ulaşmıştım. Evlerine yürürken marketten birkaç iyi gelecek şeyi almayı ihmal etmemiştim. Hasta ziyaretiydi nihayetinde.

Zile basıp kapının açılmasını bekledim. Aralanan kapının ardında yüzü solmuş bir adet Aylin belirmişti. Yine de ayaklandığına göre daha iyi olmalıydı. Annesi ona iyi bakardı.

"Hoş geldin," dedi olabildiğince cıvıltılı bir şekilde.

"Hoş buldum Aylin Hanım." Ayakkabılarımı çıkarıp geçmem için açtığı boşluktan içeri girdim. "Tüm çalışanlarınızı böyleydi kapıda mı karşılarsınız?" dedim gülmemeye çalışarak.

Sonunda hastalığı umursamazca kollarımı doladım bedenine. "Geçmiş olsun güzelliğim."

"Sağ olasın çiçek kızım," Ayrıldığımızda odaya geçtik birlikte. "İyi ki geldin." dedi dağılmış saçlarını at kuyruğu yaparken.

Ben elimdeki poşeti sehpaya bırakırken Aylin, televizyonun karşısındaki koltukta kendi için yapılan yatağa girdi.

Biraz okuldakileri çekiştirip, biraz da mesaj atan gizemli kişiyi tahmin etmeye çalışmıştık kendimizce. Bence, ders çalışmamı engellemek isteyen bir rakip bile olabilirdi. Okulumuzda bunu yapabilecek onlarca düşman edinmiştim çünkü.

Şimdiyse bir film açmış izliyorduk. Dram ağırlıklıydı, gözyaşlarıma söz geçirememiştim. Kafamı dağıtmak için ara sıra girdiğim hesabıma girmeyi düşündüm. Düşüncemi işleve dökünce geldiğini duymadığım mesajı görmüş bulundum.

marstakibela:  Gözyaşların omzumda iz bıraksın isterdim... (18.30)

Delirdim Uğruna | Texting.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin