•19 Eylül

541 63 2
                                    

Merih'in ettiği son iltifattan sonra konuşmamıştık ikimiz de. Önümüzdeki kilitli taşların olduğu zemine küçük bir serçe kondu. Tebessümü silinmeyen dudaklarımla, yerdeki su birikintisinden susuzluğunu sonlandıran miniği avuçlarımda tutmaya heveslendim. Fakat biliyordum ki ayağa kalktığım an uçardı. Sessizliğimizi bozmak hem de bir konuşma başlatmak adına kuşun masumiyetini, yanımda oturan Merih'in de fark etmesini isteyerek kafamı ona çevirdim. Gözlerimiz çarpıştı hemencecik, zira gözleri benden hiç ayrılmıyordu. "Ne kadar da masum."

Sıçramıştı hafifçe, ona seslenişimle birlikte. "Özür dilerim, başka güzellikler ilgimi çekmiyor. " Gözlerime, gözlerinde gördüğüm sevgiyle baktı. "Neyden bahsediyorsun?" Parmağımla kuşu gösterdim ama ne fayda ki o çoktan uçmuştu, yoktu yerinde. "Serçe vardı az önce şurada, şimdi yok." Erkeksi sesiyle güldü. "Gönlüme konmuştur o serçe." Eliyle kalbini gösterdi. "Çünkü kanat çırpıyor içimde, oradan biliyorum." Başımı çevirerek ayırdım gözlerimizi.

Oturduğumuzdan beri söylediği kaçıncı güzel sözdü, bilmiyordum. Sesi çıkmayan Merih'e baktım. Hâreleri bende değildi bu kez. Şaşırarak gözlerinin olduğu yeri takip ettim, denizi izliyordu. Fırsattan istifade ederek inceledim çehresini oluşturan yüz hatlarını. Attığı fotoğraftan yakışıklı birisi olduğu anlaşılıyordu ama bu kadar da beklemiyordum açıkçası. Kıvrımlı kirpiklerinin sıklığı, bir kızın kıskançlık hissini içine savuracak kadar fazlaydı. Onu daha önce gördüğümü hatırlamıyordum, içimdeki ses bunu büyük bir kayıp saydı.

Öylesi dalmıştım ki izlemeye onun da bana döndüğünden bir haberdim resmen. Bunu fark ettiğimde ufak bir boğaz temizlemesiyle kırpıştırdım kirpiklerimi. "Şey, kalkalım mı? Annem merak eder." Başını sallayarak ayağa kalkınca ben de ayaklandım hemen ardı sıra. 

Geldiğimiz yolu yürüyen ayaklarımızın hızı oldukça yavaştı. Dik omuzları, omuzlarıma yakınken merak ediyordum konuşkanlığını neden yitirdiğini. Acaba onu kıracak bir şey mi yapmıştım ki?

"Merih," Kafasını kaldırdı yerdeki taşlardan. "Firuze?" Dudaklarımı hareketlendirdim. "Bilmeden seni kırdım mı?" Güler gibi bir ses çıkardı burnundan. " Gerçekten sen," İnanamazca baktı. " Gerçekten bu kadar güzel olamazsın ya."

Şaşkın hislerle baktım çeperlerine. "Anlamadım Merih." Yürümesini kestiğinde -zaten belli belirsiz attığım- adımlarımı durdurdum.

"Kırmadın ki beni." Omuzlarını silkti. "Darılmam ben sana güzel gözlü kız." Eliyle saçlarını geriye doğru itti. "Sadece seni darlamaktan korktum, sıkılırsın diye."

Şaşkınlığım katbekat artarken kıkırdayarak baktım Merih'e. "Hayır sıkmadım, konuşmayınca tuhafıma bile gitti." Rahatlamışça indi omuzları. Kirli sakallarını sıvazladı birkaç saniye, konuştu sonra. "Rahatladım." Yeniden bir gülüş savurdum boş tepede. Ben yürümeye devam edeceğiz sanarken birden elini uzattı elime doğru. Uzattığı eline birkaç saniye bakmayı sürdürdüm. Daha sonra soluk borumu zorlayan titrek nefes ile uzattığı parmaklarına tutundu elim.

Zihnimin fısıltısı artık netti. Aylin'in başlattığı kargaşa çözümlenmişti. Sevmiştim Merih'i, seviyordum. Gönüldü bu, hangi arada veyahut ne kadar zamanda seveceği belli olmuyordu.

Merih'in irislerine değmek isteyen gözlerimle başımı kaldırdım. Baktığımda gözbebekleri büyümüştü, kapkara kesilmişti. Gözlerimiz kısa anlığına koptu, birbirine tutunan ellerimize kaydı. Başını yeniden bana hizalandığında, alt dudağını kıstırdı dişinin arasına. "Siktir, valla mı?" Verdiği tepkiye güldüğümde boşta olan elini kaldırıp kirpiklerinin üzerine yaslayıp kaldırdı geri. Sanırım gerçekliğini teyit ediyordu el ele olmamızın. Daha fazla inanç yüklemek istedim olduğumuz ânın içine. "Vallahi Merih."

Havaya attığı nidaları gülmemi daha da tetikledi. "Elimi tutuyorsun şu an." Başını eğdi, sakinceydi hareketleri ama titriyordu bedeni. "Gece üstüm açık uyumadığıma inanmam gerekiyor." Tuttuğum parmaklarını çok az sıktım. "İnandın mı şimdi?" Bedenlerimizin arasına mesafe koyarak çekildi geriye. "Lan! Dinime imanıma gerçeksin." Gözlerine baka baka güldüm.

Yeniden sarıldığında gülümsemem ufak kıkırtılar eşliğinde devam ediyordu.

"Seni sevmekten bıkarsam ben de Merih değilim, Sevda Büyü'm."

Delirdim Uğruna | Texting.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin