Daha önce hiç duymadığım bu ses, ruhuma dokundu. İsmime aitlik eki getirebilecek tek erkek Merih'ti şu sıralar. Ama, ama onun burada ne işi vardı?
"Merih," diye fısıldadım arkamı dönmeden. Elindeki açmamış kırmızı gülün kokusu ciğerlerime doluyordu.
"Ta kendisi." derken sesinden gülümsediği anlaşılıyordu.
Öylece dondum kaldım. Karşıma çıkmasını beklemiyordum henüz. İsmini söyleyeli daha ne kadar olmuştu ki? Şaşkınlığımın yüzümden okunacağını düşünerek gözlerimi sımsıkı yumup açtım. Goncayı epeydir tuttuğundan kolunun ağrıyacağını düşünüp parmaklarımın yardımıyla elinden aldım. "Seni görebilir miyim yani?" Nefes almayı unutmuştum, bu da cümlemin sonunda sesimin zorsunarak kısılmasına yol açmıştı. Nedensiz heyecanımın üstünü örtmeyi amaçlayarak dalgaya vurdum. "Emin misin görünmek istediğine?" Kıkırdadım. Arkamda olmasını kastederek devamını getirdim cümlemin. "Hâlâ saklanıyorsun da,"
Saçlarımı kendinden tarafa savurduğunu ve kokumu içine çektiğini hissettim, kulağımın çok yakınında olduğundan. "Belki," deyip sustu biraz. "Kalbinin alışmasını bekliyorumdur."
Böyle söyleyince daha da hızlanan kalbimi teskin etmeye çalıştım. Birkaç saniye geçtiğinde nihayet sakinleyebilmiştim. Doğrudan denize bakıyorken koluma değen bedeniyle vaktin geldiğini anladım, istemsizce yumdum gözlerimi. Beni o kadar etkilemişti ki şu an karşımda olabileceğine inanamıyordum. Ona duyduğum saygıya da bir kılıf uyduramıyordum.
"Firuze," İsmimi söyleyişi bile nasıl sevgi kokabilirdi? "Artık o efsunlu gözlerinin bana bakmasına hazırım."
"Emin misin ya?" Tuttuğum goncayı göğsüme bastırdım.
"Kesinlikle." Mayhoş tınısı görme arzumu tetikledi.
Yavaşça açtım göz kapaklarımı. Saçları fotoğraftaki gibi dağınıktı, ilk onlara çarptı gözlerim. Gülüşüne rastladığımda içimde kelebeklerin uçuştuğunu sezdim. Kirli sakalları vardı, gözlerinde sevincin berrak kalıntıları parlıyordu. Yüzünün güzelliği başımı dönderince yutkunmadan edemedim. Hayret içinde bakakalırken Aylin geldi aklıma birden. Büfenin içine ve çevreye göz attım, hiçbir yerde yoktu.
"Boşuna Aylin'i arama," dedi, beni bayıltmaya hevesli gibi. "Seni bana getirdi ve gitti."
Aylin'i ona gelmem için kullanmıştı yani. Küçük çapta bir kahkaha savurdum. Üzerimdeki bakışlarının değişmesini bekledim, bir deliyi izliyorcasına bakmalıydı ama o aynı güzellikte bakmaya devam ediyordu. "Ya Merih," dedim gülüşümün arasında. Gül kokan avucumla dudaklarımı örttüm. Yalan yoktu, ismini söylemek çok hoşuma gidiyordu.
"Firuze," Ciddiyetle söyleyince gülmeye bir son verdim. "Sana sarılabilir miyim?" Bir anda yaşından olgun duruşunun ardındaki çocuk beliriverdi. Gözleri dolu dolu bakarken benimkiler de onları taklit etti. Başımı salladığım anda kollarını belime doladı. Ellerimi kaldırarak omzuna kondurdum. Böyle yapınca, bana getirdiği güzeller güzeli gülü koklamaya devam edebildim.
Derince soluduğunu hem çıkan sesten hem de göğsünün kabarmasından anladım. "Sen daha güzel kokuyormuşsun," Başını iyice saçlarıma gömerek devam etti fısıltısına. "Güllerden bile güzel," Duraksadı, saat beynimde işledi. "Tüm çiçeklerden güzel."
Mesajlaşırken sürekli iltifat ediyor olsa da ilk kez kulağıma fısıldaması boğazımın kurumasına sebebiyet verdi. Yutkunurken alev yutuyorum sandım. Merih, bedenini benden koparırken bu denli etkilendiğimi belli etmemek adına genzimi temizledim.
"Sağ ol," dedi ilgimi alakamı kırmızı dudaklarına çektirerek.
"Sorun değil," Mırıltımda sesinin titremesinin tek nedeni benim de ona sarılmak istememdendi. Gülerek tekrar konuştum. "Hem ben de istedim,"
"Öyle mi?" diye atıldığında onaylamak için başımı aşağı yukarı oynatırken gözlerimi sıkıca yumup açtım. Düzgün dişlerini sergilerken kahve gözlerini benden kaçırdı, denize dikti.
Onu takip edip maviliklerde kaybolduğumu fark ettiğimde aklıma düşeni yönelttim. "Yaklaşalım mı?"
Yeniden bana bakınca gülümsemesinin solmadığına şahit oldum. Kafasını eğdi, elini geçmem için denize doğru tuttu.
Yeşilliklerin önünde şehri süsleyen denizi gören bir banka çöreklendik. Birlikte oturduğumuzdan dolayı böyle huzurlu hissettiğimi anlasam da sakladım ondan. "Ne kadar huzurlu değil mi?" dedim gözlerimi rengini gökten alan berraklıktan Merih'e çevirirken. Fakat beni izlediğini gördüğümde yüzüne daha dikkatli bakma ihtiyacı güttüm.
"Seni izlemek mi?" Bir an dahi solmayan tebessümü aklımdakileri uçurdu. "Evet, çok huzurlu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delirdim Uğruna | Texting.
Historia Corta|TAMAMLANDI.| marstakibela: Bir gün (14.10) marstakibela: Sana ne kadar deli olduğumu anlayacaksın (14.10) marstakibela: O zamana dek, cümlelerimin önünde diz çökmesine izin ver. (14.11)