Lütfen bölümü beğenip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!
31. Bölüm
Uzun süredir ertelemek için büyük çaba harcadığım bu anın geldiği gerçeği kalbimde büyük bir sızı oluşturuyordu. Uyuşan ve terleyen ellerimi yanımda yürüyen Jimin'e çaktırmadan eteğime silerken sakinleşmek adına bir nefes verdim. Gergin olmam için uygun bir zamanda değildim. Onun karşısına çıktığımda kendimden emin görünmeli ve asla korkularımı belli etmemeliydim. Çünkü benim tüm korkularımı bilen oyken, benim en büyük korkumun o olduğundan haberi yoktu. Ben bu korkumu ona gösteremezdim. Kendim için ve Soobin için ayaklarımın üzerine sert basmalıydım. Yoksa aklımın sızısı olan bu adama yenilirdim ve ben yenilmekten hiç haz eden biri değildim.
Jihyun ile el ele, sekerek önümüzde yürüyen Soobin'e dalan gözlerim Jimin'in kısık perdeden çıkan sesi ile ona döndü. Buğuluydu sanki gördüğüm her yer. Belki de gözlerim dolmuştu. Ya gözyaşıyla ya da onsuzlukla...
" Jungkook Soobin'i isterse ne yapacaksın?" Ses tonu endişeli fakat beni korkutmak istemiyor gibi nazikti. Gözlerim tekrar Soobin'e çarptığında dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Soobin'siz bir zaman geçirmenin düşüncesi dahi midemdeki safranın fokurdamasına neden oluyordu. Kapana kısıldığım bu parmaklıkların ardında onsuzlukla mücadele verirken, can içimden de edemezlerdi beni. Eğer Soobin'i de elimden alırlarsa, yüreği iki kere parçalanmış biri olarak bu dünyaya verdiğim nefeslerin ne önemi kalırdı ki?
" Öyle bir düşüncenin olanağı sıfır," dedim dişlerimin arasından. Kanayan yarama bir hançer saplamıştı sanki bu soru. " Yüreğimde bir sızı bırakıp beni terk eden bir adama yüreğim uf oldu diye üzülen can içimi asla vermem."
Jimin'in bakışlarının yan çehremde gezindiğini hissederken, yüzüm bir kaya kadar sertti. Düşüncelerim kesindi ve değiştirilemezdi. Ne uğruna olursa olsun Soobin'i elimden almalarına izin vermezdim.
Jimin boğazını temizleyip gözlerini benden kaçırdı ve biraz ilerimizde yürüyen kızına ve oğluma baktı. Yoongi bizden önce gitmişti büyük ihtimalle sınıra varmıştı bile. Bir alfa olsa bile biz omegalara yaptığı yardımlar ele avuca sığacak gibi değildi. Kendisine büyük bir minnet borçluydum. Batı sürüsü ile iletişimimizi tamamen kesmemiz için hazırlanan antlaşma, kurallar ve prosedürlerin neredeyse hepsiyle Yoongi ilgilenmiş, zaten büyük bir boşlukta savrulan benim bunlarla da uğraşmama izin vermemişti. Hoseok ve Goog Do'nun da fazlasıyla yardımının olduğu bu dönem, onlar sayesinde en acısız haliyle atlatılmıştı.
Umarım bugünü de en az sızıyla atlatırdık. Gerçi benim akıl sızım olan bir adam varken karşımda, ne kadar az hasarla kurtulabilirdim ki bu savaştan. Ben daha şimdiden Soobin hariç bir dayanağı kalmamış, yaralı bir asker gibiydim. Karşımda sadece bir bakışıyla bile üzerime mermiler boşaltan bir adam vardı. Bu savaşa 1-0 yenik başlamıştım bile.
Batı sınırı ile aramızda bulunan duvar görünmeye başladığında neredeyse zorlukla attığım adımlarım koruma iç güdüsüyle hızlandı ve birkaç adımda Soobin ve Jihyun'un arkasında durdum. İkisinin de bakışları bana döndüğünde Jihyun'a kocaman gülümsedim. " Cimcime, hadi babanın yanına koşup onun elini tut biraz da." Ardından kızar gibi yapıp kaşlarımı çattı. " Oğlumu ne kadar seviyorsun sen bakayım? Hiç bırakmıyorsun Soobin'in elini." Jihyun'un büyük gözleri ifadem nedeniyle korkuyla daha da büyüdü. Ardından yanakları hızla kızardı ve gözlerini kaçırdı.
" Şey," dedi mırıltı gibi bir sesle. " Ben Soobin'i çok seviyorum," diye devam ettirdi kısık sesiyle. Gülümsememi gizlemek için alt dudağımı ısırdığım sırada Jihyun Soobin'e kaçamak bir bakış attı. Benim de bakışlarım Soobin'e çevrildiğinde oğlumun gözlerinde gördüğüm ışıltıyla kıkırdadım. Jihyun utanarak yanımızdan kaçıp Jimin'in yanına koştuğunda Soobin'in elini tutup gülümsememi büyüttüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poison / Vkook
Fanfiction" Ben ödül olarak kazananı istiyorum." Afallayarak suratına baktım. " Ne?" Belimdeki ellerinden birini yavaşça enseme çıkardı ve canımı acıtmadan, biraz bastırarak, suratlarımızın arasında hiç mesafe kalmayana kadar kafamı aşağıya ittirdi. " Ben ödü...