35. Bölüm –Final- (Burası hüzün koktu askjdsa)
" Ne zamandan beri Batı topraklarında bu çeşit kutlamalar yapılıyor?" dedim Jimin dolaptan bana ve Soobin'e kıyafetler çıkarırken. Eline gelen her şeyi yatağın sütüne atıp canım kıyafetlerime burun kırıştırarak bakıyor olduğu gerçeği fazlasıyla sinirlerimi bozuyordu ve her an Jimin'i kıyafetlerime kötü davranıyor diye camdan fırlatabilirdim.
" Jimin! Cevap versene bana." Jimin elinde tuttuğu elbisemi yatağımın üstüne atıp boş bakışlarını bana çevirdi. Yüzüme 'Senden nefret ediyorum,' dercesine bakarken gözlerimi kısıp ona kötü bir bakış attım.
" Sen ne zamandan beri bu kadar çok konuşuyorsun?" dedi Jimin baştan aşağıya beni süzüp. Tanımasam Batı sürüsünün benden nefret eden insanlarından biri olduğunu sanırdım çünkü şu an tam anlamıyla benden nefret ediyor gibi bakıyordu. " Man Deok gibi birinin kral olduğu yerde herhangi bir şenliğin veya kutlamanın olmasını bekliyor muydun cidden? Kes sesini ve bana uy bebek." Jimin'e yüzümdeki saf dehşetle baktığımda sinsice sırıtıp tekrar dolabıma döndü. Bu çocuğun içine ne kaçmıştı böyle?
" Tamamdır, susuyorum ve her şeyi sana bırakıyorum." Jimin bana dönme gereği bile duymadığında oflayıp oturduğum yatağın üzerinden kalkıp camın önünde durdum ve dışarıda Jihyun ile oyanayan Soobin'e baktım. Soobin ile aramız tamamen düzelmiş olsa da hala Batı sürüsüne, Jungkook'un yanına gidememiştik. Bunun en büyük nedeni Batı sürüsü ile yaptığımız anlaşma nedeniyle oraya anlaşmanın içindeki kurallar hariç gittiğim sürece anlaşmayı ihlal etmiş olurdum. Şu an karşı tarafın başında Jungkook olsa bile anlaşmayı ihlal etmem büyük bir suçtu.
Şu anda ise bize yaklaşık üç gün önce gelmiş olan fakat benim az önce Jimin'in odama patır kütür girmesiyle öğrendiğim bir kutlamaya gitmemiz gerekliydi. Man Deok'un ölümünün ardından bir ay geçmişken neyin kutlaması olduğunu algılamakta çok zorlanıyordum. 'İyi ki öldün Man Deok' kutlaması olsaydı ilk haberdar edilecek kişi bendim hatta ilk beni çağırmadıkları için alınganlık bile yapabilirdim. Ne kadar öldüğü için ilk birkaç dakika üzülsem de dediğim gibi birkaç dakika sürmüştü çünkü kendisi bunu fazlasıyla hak ediyordu.
Boram'dan bu bir ay boyunca haber alamamıştım ve anladığım kadarıyla Jungkook da Man Deok'un katilini aratmamıştı. Zaten aratsa bile işin içinden çıkması imkânsızdı. Man Deok'un onlarca düşmanı olduğuna dair bahse bile girebilirdim. Ne kadar kralları olsa da Batı sürüsünün içinde bile Man Deok'u sevmeyen kişiler vardı. Sevmemekte de haklıydılar. Kendisinin sevilecek hiçbir yanı yoktu.
Man Deok'un öldüğü duyulduğunda sanırım bu duruma en çok üzülmesini beklediğim kişi Seungwon amca olsa da kendisi üzülmediğini " Hayatımı zindan eden birinin ardından yas tutamam," diyerek net bir şekilde belirtmişti. Kesinlikle bu düşüncesinde de haklıydı. Man Deok eğer Jungkook bana söylemeseydi Seungwon amcayı öldürecekti bile. Seungwon amca bu durumdan haberdar olsaydı gidip Man Deok'un mezarına tükürebilirdi bile.
Bu kutlamanın bir yandan iyi olacağını düşünmekten kendimi alamıyordum çünkü bizim de çağırıldığımız bir kutlama ile dostluk temelleri atılabilir ve antlaşma da büyük çaplı değişiklikler yapılabilirdi. Belki de bu anlaşma direk kaldırılırdı çünkü o topraklar ile olan düşmanlığımızın asıl nedeni Man Deok'du. O öldüğüne göre Batı sürüsü ile düşman kalmamızı gerektiren bir sorun kalmamıştı. Zaten anlaşma yapıldığından beri Batı sürüsünde yaşayan Saklı Orman'ın omegaları hariç Doğu ve Kuzey sürüsünden omegalar olmaya başlamıştı. Onlara karşı herhangi bir zarar vermeleri imkânsızdı çünkü anlaşma gereği böyle bir şeye yeltendikleri takdirde tüm sürüler ile ilişkilerini kesmek zorunda kalırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poison / Vkook
Hayran Kurgu" Ben ödül olarak kazananı istiyorum." Afallayarak suratına baktım. " Ne?" Belimdeki ellerinden birini yavaşça enseme çıkardı ve canımı acıtmadan, biraz bastırarak, suratlarımızın arasında hiç mesafe kalmayana kadar kafamı aşağıya ittirdi. " Ben ödü...