Lütfen yorum yapıp beğenmeyi unutmayın. İyi okumalar!
19. Bölüm
" Tae," diye bağırarak odama giren Jimin artık hepimizin alışmış olduğu sahne tekrar gerçekleşti. Önce afalladı, sonra vücudumu baştan aşağıya süzdü, ardından ağzı kocaman açıldı ve hızlıca çemkirme moduna girdi. " Jungkook senin o düğüne, bu kıyafetle gelmene izin vermez." Ona küçümseyici bir bakış atıp hala değiştirmelerini söylemediğim için pembe olan masama ilerleyip koltuğa oturdum.
" Kimin düğününe kimi almıyor? " dedim mırıldanıp ve ardından masamın çekmecesinden ten rengime uygun fondöteni çıkarıp hala morluğu geçmemiş elmacık kemiğime yavaşça sürmeye başladım. " Eğer bu kıyafetle beni düğüne almayacaksa kendisiyle evlenir. Daha evlilik olmadan onun kıskançlıklarını çekemem ben." Jimin sinirle homurdanıp birkaç adımda yanıma geldi ve masamın üstüne oturdu.
" Jungkook'u çıldırtmak çok hoşuna gidiyor değil mi?" Jimin'e yandan bir bakış atıp sırıttım. Dudağımdaki hala tam geçmemiş yara gülmemle acıdığında suratımı buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Birkaç gün bekleyememişlerdi şu düğün için de. Belimdeki morluk, kaşımdaki ve dudağımın kenarındaki yaralar ve elmacık kemiğimdeki morluklarla harikaydım gerçekten.
" Jimin bunu her defasında söylemekten bunaldım," dedim masanın üstündeki kremi alıp kaşımın üstündeki yaraya sürerken. " Ben ona 'Çıldır!' demiyorum. O çok meraklıysa çıldırabilir." Jimin derin bir nefes verdikten sonra elimdeki kremi elimden alıp parmağına biraz sürdü ve sandalyemi ona doğru döndürerek kaşıma ve dudağıma kremi sürmeye başladı. O sırada gözüm Jimin'in açık boynuna ve gerdanına kayınca sırıttım.
" Yoongi gömleğinin düğmelerini itinayla düğmelesin diye mi açık bıraktın?" Jimin gözlerini kısıp bana baktı.
" Acımam yeni kabuk bağlamış yaranın üstündeki kabuğu söker, seni o acıyla baş başa bırakırım Tae." Gözlerimi devirsem de gülmeye devam ettim. Jimin bana ufak bir bakış atıp elindeki kremi yerine koydu. Masamın üstündeki siyah göz kalemini alırken mırıldanarak konuştu. " Çirkin mi olmuş üstüm?"
" Ben senden gelinin kız kardeşi kombini bekliyordum. Hatta saçına sim dökmeni de isteyecektim, biraz sade giyinmişsin," dedim gülerek. Jimin de güldü gözüme kalemi sürerken." Aslında ben büyük bir topuz yaptıracaktım ama saçlarım yeterli olmayınca yaptıramadım," dedi sahte bir üzüntüyle.
" Ne kadar üzüldüğümü kelimelere dökemem," dedim gülerek. O da gülüp kalemi kenara bıraktı ve masanın üstündeki rujlarda göz gezdirdi.
" Bence ruj sürmeye gerek yok. Kıyafet zaten fazlasıyla dikkat çekiyor," dedikten sonra duraksayıp tekrar üstüme baktı. " Senin beyaz giyinmez gerekmez miydi?" Jimin'e alaylı bir gülüş atıp bacak bacak üstüne attım. Bacağım tamamen ortaya çıksa da bu durumdan rahatsız olmadım bile.
" Gerçekten hayatımızdaki tek garip şey bu mu Jimin? Şu an çok uzun süredir düşman olduğumuz topraklardayız, yetmiyor ben bu toprağın prensiyle evleniyorum, düğün öncesi nişan yerine dövüş turnuvaları yapılıyor ve eşimle dövüşüp bayılıyorum. Uyandığımda ise kendimi eşimle aynı yatakta sarmaş dolaş bir şekilde buluyorum. En büyük sorun ise o yatakta ikimizin de sadece çamaşırlarla yatıyor olmamız." Jimin gözlerini kırpıştırıp bir şey demek ister gibi ağzını birkaç defa açıp kapadı. Ardından ise gözlerini odada gezdirdi.
" Sanırım haklısın," diye mırıldandıktan sonra hızla kafasını bana çevirdi. " Bir dakika benim Jungkook ile aynı yatakta yaptığınızdan haberim yoktu." Cümlesini bitirince ağzını kocaman açtı ve suratı daha da şok ifadesine büründü. " Hem de çıplak!" Gözlerimi devirdim. Valla Jimin benim bile bu durumdan son ana kadar haberim yoktu. Senin haberinin olmaması da fazlasıyla normal...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Poison / Vkook
Fiksi Penggemar" Ben ödül olarak kazananı istiyorum." Afallayarak suratına baktım. " Ne?" Belimdeki ellerinden birini yavaşça enseme çıkardı ve canımı acıtmadan, biraz bastırarak, suratlarımızın arasında hiç mesafe kalmayana kadar kafamı aşağıya ittirdi. " Ben ödü...