Gece dökülüyordu gökyüzünden. Tüm güzellikler yağıyordu yukarıdan. En güzel yıldızlar, sihirli taşlar ve herkesin aşık olduğu o ay... Hepsi yağıyordu ikisinin üzerine. Fakat bir şemsiye vardı ellerinde. Üzerlerine yağan güzelliği umursamadılar, dönüp bakmadılar bile. Biliyorlardı, gerek yoktu onlara güzel olmak için. Bir şemsiye açtılar ve birbirlerine döndüler. İşte, onların güzelliği geceden bile özeldi.
Jin, birkaç gün önce Taehyung'la yaşadıkları o güzel anı düşündü. Ondan sonraki her geçen gün, soru işaretsiz, korkusuz ve mutlu geçmişti. Jin, kendisini suda boğanın kim olduğunu bilmese de tuhaf bir şekilde minnettar olduğunu hissetti. Ondan beri kimse tehlike altında kalmamıştı. Kimse ağlamamış, kimse incinmemişti.
Şimdi ise yine iş yerindeydi. Karşısında Mi Ka vardı ve gülümsüyordu yine. Günlerinin hiç bu kadar iyi geçebileceğini düşünmemişti, Jin. Bir Creatura'ya aşık olacağını düşünemediği gibi.
"Muşmula gibi sırıtmaz mısın? Mutlu insanlar tüylerimi ürpertiyor!"
Jin suratını toparlamaya çalıştı. Alpaka kalemini aldığında, aklına yine Taehyung doldu. Yine gülümsemeden edemezken, Mi Ka gözlerini devirdi.
"Hayatın bu kadar mı güzel, ha? Bu kadar mı memnunsun var olduğun için?" diyerek ekşitti suratını. "Sen yastığa kafanı koyduğunda da hemen uyuyorsundur şimdi."
Jin kıkırdadı. Bu çocuğun her lafı onu güldürüyordu. Belki Taehyung'la her şey normale döndüğü için de gülüyor olabilirdi fakat konu bu değildi.
"Benden nefret edeceğin hiçbir şey yapmadım!" diyerek şakasına azarlarcasına konuştu, Jin. Mi Ka ise oldukça ciddi bir şekilde öne eğildi ve parmağıyla Jin'e yaklaşmasını işaret etti. Jin, merakla birkaç adım atıp Mi Ka'ya ilerledi.
"İnsan olman yeterli, senden nefret etmem için."
Mi Ka'nın büyük bir sır vermişçesine söylediği cümleyle, Jin gözlerini devirip yerine geçti. Tam ağzını açıp yine Mi Ka'yı azarlayacakken durdu. Onun kendisinden bu kadar nefret etmesi tuhaftı. İnsanlardan nefret ettiği gibi, Creatura'lardan nefret etmiyorsa şayet...
"Creatura'lar hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu hızlıca. Eğer onu denizde boğan kişi Mi Ka ise, onu bu binanın tepesine çıkarıp aşağı kadar kovalardı.
"İyi ki varlar." dedi Mi Ka bir anda. Jin'in gözleri kocaman açılırken, devam etti Mi Ka sözlerine. "Keşke ortalığı hayvanat bahçesine çeviren sınıftaki hayvanları da kemirseler."
Jin şüpheyle kafasını yana eğdi. Annesi, onun en uzun süre burada kaldığını söylemişti. Bir an yoksa beni öldürmek için mi diye düşünmeden edemedi.
"Beni de öldürsünler mi?"
Mi Ka, Jin'in çocukmuşçasına sorduğu soruyla gözlerini kırpıştırdı. Jin'in ne istediğinden emin değildi fakat emin olduğu tek şey, bu psikoloğun psikopat olduğuydu.
"Seni öldürsünler diye bile düşünmedim, o kadar!"
Jin alt dudağını ısırdı. Kardeşi olarak gördüğü çocuğun kendisini öldürmek isteyişi canlandı gözlerinin önüne. Kalbi hızlandı ve elleri titredi.
"Beni boğmak için beni takip edip denize girer miydin gecenin bir vakti?"
Mi Ka ağlamaklı bir ses çıkardı. Bu doktorun ne kadar salak olduğuyla alakalı bir yazı yazsa, beş ciltlik roman olurdu. Mi Ka'nın onu cidden sevdiği için salaklıklarına katlandığını görmüyordu. Onu bir abi gibi gördüğü için bunca zaman onun muşmula suratına bakmıştı. Fakat bunların hiçbirini ona söylemeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CREATURA -TAEJIN-
FanfictionMors Certa, Vita İncerta. [Ölüm kesindir, Hayat değil.] * Kitap @justtaejinn 'e ithafendir 💜 * [TAMAMLANDI] * Angst sahneler içerir. *