Hayattı seni yoran. Sana türlü acılar veren, seni üzen, ağlatan, mutsuz eden şeydi o. Yorgunluktan seni yere düşüren ve kalkman için elini uzatmayan lanetti. Hayattı o; seni de, ruhunu da, aşkını da sömüren... Duygularını "umutsuzluk" adı altında toplayandı. Seni yok edendi, hıçkıra hıçkıra ağlatandı.
Jin tam olarak böyle düşünüyordu o anda. Taehyung, Jin'in boynuna dudaklarını değdirdiğinde başka bir şey düşünemez olmuştu. Kendi kafasınındaki ve kalbindeki tüm mutsuzlukları bir kenara itmeye çalışıyordu, Jin. Taehyung onun son duygularını aldığı zaman, bir anlığına da olsa mutlu hissetsin diyeydi bu çabası. Fakat beceremediğini biliyordu. Birazdan sevdiği insan tarafından öldürülecekken, bunu beceremediğine kalıbını basabilirdi.
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi Jin, ağzı bantlıydı. Son kez Taehyung'u görmek istedi, gözleri kapalıydı. Ona sarılmak istedi, onu hissetmek istedi... Fakat bağlanmışti eli kolu, ulaşamıyordu ona.
Kızgın değildi, Jin. Taehyung'a hiçbir şekilde kızgın değildi. Onun da bunu bilmesini isterdi. Jin ölmeden önce, bunu fark etmesini isterdi.
"Sevgilim?"
Bir kelimeydi, koskoca Azrail'i işinden alıkoyan. Bir kelimeydi, Jin'in aşkını bağışlayan. O kelime durdurdu zamanı. Taehyung, gözleri şaşkınlıkla aralanmış şekilde Jin'in boynuna bakarken, o kelime bir dua gibi yankılandı Jin'in kulağında. Melekti bu kelime, sevgiydi, aşktı. Taehyung'un ağzından çıkan en güzel şeydi.
"Jin!" diye hıçkırdı, Taehyung gerçeği anlayınca. Titreyen koca ellerini uzattı Jin'in dudaklarına doğru. Az önce yapacağı şey derbeder etmişti onu. Bir hıçkırık koptu Taehyung'un dudaklarının arasından. Jin'in ağzındaki bandı açtı ve şişkin dudakları girdi görüş alanına. Sonra gözündeki siyah bez parçasını indirdi aşağıya. Ve serbest bıraktı, hapis edilmiş o güzel gözleri.
Jin, zorla araladı gözlerini. Gözündeki baskı yok olmuştu fakat gözlerini açamamıştı hemen. Ağlamaktan kirpikleri birbirine yapışmış, göz kapakları ağırlaşmıştı çünkü. Sonunda gözlerini araladığında, endişe dolu gözler karşıladı onu. Jin'in gözlerinin içine bakamadı, kaçırdı gözlerini Taehyung. Yapamadı, onun gözlerinin içine bakmaya bile kıyamadı.
"B-Ben ne yaptım?" diye hıçkırdı Taehyung. Yorgundu, çok yorgundu. Açtı fakat bunları umursayacak durumda değildi. Jin'in ellerini ve ayaklarını saran o zincirleri kopardı elleriyle. Kalan gücünü onu kurtarmak için harcarken bile titriyordu bacakları.
"Sen bir şey yapmadın." dedi Jin, hızlıca. "Sen beni tanıdın."
"Ya..." diye ağladı, Taehyung. "Ya tanıyamasaydım? Seni ö-öldür..."
Jin, hızlıca sarıldı ona. Taehyung'un söyleyemediği kelimeye ağladı o da. Jin, kollarını koca bedene sardı fakat o koca beden, sarılamadı ona. Bunu yapamayacak kadar kötüydü çünkü. Korktu, çok korktu. Bir gün ona zarar vermekten, onu öldürmekten korktu.
"Ben iyiyim." diyerek reddetti Jin her şeyi. Biliyordu onu. Güçlü bir korkaktı o... Bu yüzden Jin'den kopacaktı yine. Sırf ona zarar gelmesin diye kaçacak, saklanacaktı. Bu yüzden daha da sıkı sarıldı, Jin. Onun kendisini bırakmaması için bir etti bedenini, onun bedeniyle.
"Özür dilerim!" derken derin bir nefes aldı Taehyung. İyice aldı kokusunu onun. Bir dahakine, anında tanımak istedi. Bir daha ona zarar vermeyi aklından bile geçirmemesi gerektiğini söyledi kendi kendine. Nefret etti yine kendinden, engelleyemedi bunu.
"Çok özür dilerim..."
Jin, onun kollarını tuttu. Kendi bedenine yavaşça sardı, Taehyung'un kollarını. Onun da kendisine sarılmasını sağlarken, tekrar sardı kollarını Taehyung'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CREATURA -TAEJIN-
FanfictionMors Certa, Vita İncerta. [Ölüm kesindir, Hayat değil.] * Kitap @justtaejinn 'e ithafendir 💜 * [TAMAMLANDI] * Angst sahneler içerir. *