°OCTA°

1.8K 313 149
                                    

Karanlık... Karanlık her şeydi, her şeyimizdi. Bazen gözyaşlarımızı saklıyorduk onda; bazense duygularımızı... Bedenimizi saklıyordu önce. Kimsesiz, bedenimizi... Acılar içinde besleyip büyüttüğümüz, kocaman ettiğimiz bedenimizi gecenin karanlığına boğuyorduk. Çünkü biliyorduk ki, böyle saklanabilecektik. Böyle saklayabilecektik kimsesiz ruhlarımızı.

Jin de aynı böyle hissediyordu işte. Ona sarılan Creatura'yı kokladığı belli olmasın, yüzüne yansıyan heyecanı görünmesin istiyordu. Jin tuhaf duygular içerisindeydi. Hem şaşırmıştı, hem etkilenmiş... Bir şeyler oynuyordu yüreğinde. Nefret ettiği Creatura'lardan birinin hala kendisine sarılmasına izin verecek kadar oynuyordu hemde. Kalbi hızla atıyordu.

Creatura'dan yavaşça ayrıldı, Jin. Onun gözlerine baktı. Göz kapaklarına bakarken, boğazı kurudu. Garip bir şekilde korkutucu gelmiyordu gözüne.

"Sendin." dedi sessizce. "Beni hastane kapısına götürüp başımda bekleyen sendin."

Creatura geri çekildi. Bir şey söylememeye yemin etmiş gibiydi, hiç konuşmuyordu. Jin ise uzun uzun baktı ona. Bir tepki bekliyordu.

"Neden?" diye sorduğunda Creatura geriye doğru adımlar attı. Sonra arkasını döndü. Jin'den uzaklaşmak için birkaç adım attığında, Jin onun gitmemesi için bağırdı.

"Benim ne özelliğim var?" diye bağırdı, Creatura'ya doğru. Jin'in sorusuyla Creatura durdu. Arkası Jin'e dönükken Jin tekrar bağırdı.

"Neden hala beni öldürmüyorsun?"

Creatura döndü. Jin'le göz göze geldiklerinde hızla ona doğru yürümeye başladı. Jin, şimdi onu kızdırdığını düşünüyordu. Kaçmayı düşündü fakat yapmadı. İçinden bir ses onun zarar vermeyeceğini söylüyordu. İçindeki o ses, bir Creatura'ya güveniyordu.

Creatura geldi fakat durmadı. Jin'in kolunu kavradıktan sonra onu çekiştirdi. Jin ise ısrar etmeden ona uydu. Creatura'ya karşı anlamlandıramadığı bir duygu vardı. Bu yüzden, Creatura'nın onu yönlendirmesine izin verdi. Creatura, Jin'i, evine doğru ilerletti ve hala açık olan kapıdan içeri soktu. Jin şaşkınlıkla ona bakarken Creatura, dışarı çıktı. Dış kapıyı kapatırken Jin'in gözlerinin içine baktı. Sonra o bakışmaların arasına kapı girdi. Yavaşça kapandı ve gitti aralarında oluşan o tuhaf bağ.

Jin hızlıca pencereye koştu. Onun nereye gittiğine bakmak için dışarıda göz gezdirdi. Creatura'nın çok uzaklarda olduğunu görünce kaşları çatıldı. Ne ara oraya kadar gittiğini düşünürken, o kayboldu. Jin'i de götürdü beraberinde. Çünkü Jin Dr kaybolmuştu. Düşünceleri, aklı, kalbi, her şeyi... Her şeyi kaybolmuş hissediyordu.

Telefonunu eline aldı Jin. Bunu yapıp yapmamak arasında kalırken yutkundu. Cidden kaybolmuştu ve bir ışığı yoktu. Tek bir kişiye güveniyordu. Bu yüzden onun numarasını tuşladı ve mesaj kısmına girdi.

"Profesör, konuşmalıyız."

***

Sabah olmuş, Jin çoktan profesörün yanına gelmişti. Soracağı şeyler olduğu için Kwang Soo'ya öğleden sonra geleceğini, sabahki seansları iptal etmesini söylemişti. Kwang Soo memnuniyetsizce Soyeon'un seansını silerken, Jin'e ufak tefek yakınmıştı.

"Sabah sabah hangi rüzgar attı seni buraya?"

Jin ellerini birbirine sürttü. Profesöre her şeyi anlatırsa ne tepki vereceğini kestiremedi. Sonuçta o, Creatura'ları inceleyen bir profesördü.

"Bana öldüğünü söylediğiniz Creatura..." dedi Jin, sessizce. "O hala burada mı?"

Profesör kaşlarını çatarak çenesini kaşıdı. "Bir sorun mu var?"

CREATURA -TAEJIN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin