Saatine bakıp rahatsızca kıpırdandı, Jin. Hava, saat altı gibi kararıyordu ve çoktan dördü geçiyordu. Hızlıca halletmeliydi bu seansı. Yoksa üçü için de tehlikeli olacaktı.
"Öncelikle tanışalım." dedi Jin, ayağa kalkıp birkaç adım atarken. Elini kapşonlu çocuğa uzattı ve onu rahatlatmak adına gülümsedi.
"Ben Kim Seokjin."
Kapşonlu çocuk bir süre Jin'in eline baktı. Onu tutmak için bir hamle yapmazken, birkaç dakika durdular öylece. Jin en sonunda yavaşça üfledi nefesini. Elini çekerken araladı dudaklarını.
"Birbirimizle konuşmak için hakkımızda bir şey bilmemiz gerekir. Bana adını söylemelisin."
Kapşonlu çocuk konuşmak için bir hamle yapmadığı gibi, hareket bile etmemişti. Orada heykel gibi otururken Jin kafasını kaşıdı. Zor olacağını şimdiden anlamıştı. Çocuk, zamanın geçtiğini bile umursamıyor gibiydi. Bu onu intihara meyilli yapabilirdi. Birkaç saat sonra tehlikede olacağını bile bile konuşmaması, bunu düşündürtmüştü Jin'e.
Jin ayaklandı. Odanın kapısına doğru birkaç adım attı ve açtı kapıyı. Çocuğun annesinin dışarıda endişeyle beklediğini görünce gülümsedi kibarca.
"Affedersiniz fakat oğlunuzun adını öğrenebilir miyim?"
Kadın içeri bakmak için hamle yaptı. Oğlunu görmek için parmak uçlarına yükseldi ve doktorun omuzlarının üzerinden bakmaya çalıştı. Jin ise kadının cevap vermesi için gözlerini ona dikti. Kadın, Jin'le göz göze gelince utanarak gülümsedi. Sadece oğluna bakmak istemişti.
"Oğlumun adı Taehyung." dedi kadın hızlıca. "Kim Taehyung."
Jin kafasını salladı. Çocuğun adını öğrendiği için sevinirken, kadına selam verip tekrar kapattı kapıyı. Ellerini göğsünde birleştirip kalçasını masaya dayadı. Gözleri, Taehyung'a sabitlenmişti fakat Taehyung ayaklarına bakıyordu.
"Anlat bakalım. Nelerden hoşlanırsın?"
Taehyung yine ifadesiz bir şekilde dururken Jin, kafasını yana eğip onun yüzünü görmeye çalıştı. Tam olarak bakamamıştı onun yüzüne. Bu yüzden merak ediyordu.
"Taehyung?"
Jin'in seslenmesiyle kaldırdı kafasını Taehyung. Onlar göz göze geldiklerinde Jin'in kaşları çatıldı. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Nefretle bakıyordu o gözler. Büyük bir haykırış görüyordu onun göz bebeklerinde.
Yutkundu Jin. Uzun zamandır böyle bir hasta gelmemişti önüne. Bocaladı bir an. O gözleri nasıl kurtaracağını düşünmeye başladı istemsizce. Onun gerçekten yardıma ihtiyacı vardı.
"Sana dertlerini sormuyorum. En son izlediğin filmi anlat bana. En sevdiğin yazardan bahset mesela. Hangimizin müzik zevkinin daha güzel olduğunu tartışalım. Konuş benimle." dedi Jin, Taehyung'un gözlerinin içine bakarak. "Ne anlatırsan dinleyeceğim."
Taehyung öylece bakmaya devam etti. Yine açmadı ağzını, tek bir kelime etmedi. Jin yavaşça bir nefes verdi. Cevap vermezse onun sorununu anlayamayacaktı. Kendi kendisini terapi ediyor gibi hissediyordu. Şu an hiç de doktor gibi değildi. Duvarla konuşsaydı, emindi ki daha az deli gibi görünürdü.
"Pekala." diye söylenirken tekrar ayaklandı. Çantasından kalemini ve defterini çıkarıp sandalyesine oturdu. Defterinden bir sayfa açtıktan sonra kaleminin kapağını çıkardı. Kapağı dikkatle masasına koyduktan sonra defterin başına Kim Taehyung yazdı. Ardından, İçine kapanık, intihara meyilli(?), konuşmuyor yazdıktan sonra tam defteri kapatacaktı ki, bir ses duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CREATURA -TAEJIN-
FanfictionMors Certa, Vita İncerta. [Ölüm kesindir, Hayat değil.] * Kitap @justtaejinn 'e ithafendir 💜 * [TAMAMLANDI] * Angst sahneler içerir. *