°VİGİNTİ SEX°

1.5K 229 404
                                    

"K-Kim T-Taehyung."

Oksijen var mıydı evrende? Varsa neredeydi? Neden uğramıyordu Jin'e? Jin, düşmemek için Taehyung'un kardeşinin kalemini koyduğu masayı tuttu. Kolları tir tir titriyordu, bacakları, dudakları, en önemlisi; kalbi... Her bir yanı depreme yakalanmışçasına sallanıyordu. Gidemiyordu, Taehyung'u bırakıp gidemiyordu. Hoş, ondan başka gidecek bir yer bilmiyordu ki Jin. Dönemiyordu da. Taehyung'u görürse, ne yapacağını bilemiyordu çünkü. Dizlerinin üzerine çöküp af dilemek istiyordu tüm benliği. Sadece beyni... Sadece beyni buna izin vermeyecek kadar bencildi.

Yok muydu kimse? Jin'i bu ikilemden çekip kurtaracak biri yok muydu? Biri lazımdı sadece biri... Jin'i en doğru yola itecek ve diğer yolu seçmediği için ömrü boyunca pişman olmayacağını sağlayacak biri... Jin psikologtu. Fakat şu an beynini toparlayıp düşünemiyordu bile. Bunca zaman başkalarına yardım eden, onları rahatlatan adam şu an bir uçurumdan aşağı düşüyordu. Ve kimse tutmuyordu elinden. Telefonunu cebinden çıkarıp Taehyung'u ifşa ettiği elinden kimse tutmuyordu.

"J-Jin?"

Jin, yakalanmış çocuk misali telefonu elinden attı hızla. Ne yaptığını biliyordu bu küçük. Karşısındakinin birazdan paramparça olacağını, gözleri önünde eriyeceğini biliyordu. Gözlerinden yaşlar düştü Jin'in. Bir sürü dua etti içinden. Bunu duymamış olması için yalvardı Tanrı'ya. Hoş, duymamış olsa ne değişecekti ki? Onu ifşa ettiği gerçeği değişmeyecekti. Taehyung'un hayallerini parmakları arasına alıp ufaladığı gerçeği değişmeyecekti. Onun sonsuz güvenine bir duvar örmüştü Jin. Koca, geçilmez bir duvar... Şimdi ise Taehyung'un o duvarı görmemesini istiyordu, bir zavallı gibi.

Jin yavaşça döndü Taehyung'a. Az önce yapsaydı bunu, her şey daha farklı olacaktı. Bir saniyeliğine baksaydı sevgilisine, kalbi izin vermeyecekti beynine. Sadece bir saniye... Sadece bir saniye Jin'in uğruna ölse sesi çıkmayacak olan adamın gözlerine baksaydı, değişecekti her şey. Bu dağ evinde, hapis ama minik mutluluklarıyla devam edeceklerdi yaşamaya.

"İ-İyi misin?" diye kekeledi Taehyung. Jin, sevgilisinin gözlerinin içine bakarken hıçkırdı. O her şeyi duymuştu. Bakışlarından, kekelemesinden, her şeyinden belliydi. Taehyung'un paramparça olmuş güveninin ve umudunun parçaları gözlerindeydi. Ellerini yumruk yapmıştı sevgilisi. Ağlamamak için kendini kasmaktan boynundaki damarı çıkmıştı ortaya, alnındaki damar gibi...

Ve sevdiği adam tarafından ifşa edildiğini duymasına rağmen ilk sorduğu şey onun iyi olup olmadığı olmuştu.

"Duydun." diyebildi Jin sadece. Duymaması için ettiği tüm dualar yok oldu bir anda. Ve yine kaybetti Jin. Taehyung yavaşça ayaklandı sonra. Jin'in ağlamalarına rağmen ondan çıt çıkmıyordu. Ayaklandı ve giyindi üstünü. Derin bir nefes verip kendini daha da sıkarak yürüdü sevgilisine doğru.

"B-Ben canını mı a-acıttım?" diye sordu Taehyung, sevişmelerinden bahsederek. Bunun sebebini arıyordu kendince. 'Neden?' diye soramıyordu ona. Jin'in yüzüne baka baka 'Neden beni ifşa ettin?' diye soramıyordu. Dili varmıyordu sormaya... Sadece kendini tuttu Taehyung. Hayatında yapmadığı kadar sıktı kendini. Tüm hücrelerini, tüm acılarını sıktı. Gözleri kıpkırmızı oldu fakat umursamadı. Jin'e bir şey yapmış olmalıydı. Onun canını acıtmış olmalıydı. Yoksa Jin bunu asla yapmazdı.

Jin ise söyleyemedi hiçbir şey. Dudaklarını araladığında hıçkırıklar doldu boğazına. Taehyung'un yüzünden gözlerini kaçırmak da istedi, ona bakmak da... Bakmak istiyordu çünkü onun gözlerindeki o hayal kırıklığını görmek istiyordu. Jin, yaptığı şeyin acısını iliklerine kadar hissetmek istiyordu. Taehyung'u kırdığı için paramparça olmak istiyordu.

CREATURA -TAEJIN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin