21. Bölüm | "Aile."

544 95 192
                                    

İyi okumalar dilerim.

"Bana nasıl haber vermezsin!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bana nasıl haber vermezsin!"

"Vurmasana koluma! Yaralıyım ben!"

"Kes Arda! Bu kolun hala sağlam!"

Aralarındaki çocuksu tartışma devam ettikçe onları kenardan izleyen Eylül daha da gülüyordu. Eşi saldırıdan beri o kadar huysuz ve sinirliydi ki, şimdi onu Zümrüt'le uğraşırken görmek hoşuna gidiyordu çünkü günler sonra ilk defa eğlenirken görünüyordu. "Didişmeyi bırakın da size içecek bir şeyler getireyim."

"İstemez," demişti Zümrüt büründüğü rolden ayrılmadan. "Bu yalancı soytarıyla hiçbir şey içmem."

"Bak bak bak," Arda elini Zümrüt'ün saçlarına atıp karıştırmıştı. "Laflara bak. Utanmaz." Şu an kocaman insanlar olsalar da küçüklüklerinden beri birbirileriyle uğraşmayı huy edinmişlerdi. Her ikisi de o zamanlardan beridir bir diğerini babalarının yanında rezil etmeye çalışırdı ve şimdi bile, arada sırada böyle didiştikleri oluyordu.

Tabii aralarından birisi bunu çok daha öteye götürmüştü.

Karakoldan çıkar çıkmaz arkadaşına uğrayan Zümrüt'ün ne gülecek ne de bir başkasını güldürecek gücü vardı. Yine de herkese her şeyin yolunda olduğunu göstermekte kararlıydı.

Hiç kimseye durumların aslında çok daha ileriye gittiğini ve her an bir yerlerde alnından yiyeceği bir kurşunla can verebileceğini söyleyemezdi. Medya onu istediği kadar suçlayabilirdi ama Zümrüt canı için savaşıyordu. Bir noktadan sonra sadece kendini düşünmek zorunda kalacaktı ama o sevdiği insanları ardında bırakmaya hazır değildi.

Hepsinin ona ihanet ettiğini öğrenene kadar en azından.

"Anlat bakalım kaçak," Eylül'ün kahve yapmaya gitmesiyle arkasına yaslanan Arda, arkadaşının tek bir kelime dahi etmeyeceğini bile bile ona olanları sormak istemişti. "Ankara nasıl geçti? Daha iyi misin?"

Zümrüt gerçekten de bu sorunun cevabını bilmiyordu. Boşluğa bakar gibi Arda'ya baktığını fark ettiğinde hızlıca toparlanmaya çalıştı. "İyiyim Arda. Çok iyiyim hem de."

Arda yüzünü buruşturdu. "Belli orası."

"Ece nasıl?"

"Ece... Toparlanamadı. Yani, cenazeden sonra kendini tamamen dış dünyaya kapattı. Barış bile günlerce ulaşamadı ona. Sonrasında biraz daha sakinleşti, bilmiyorum. Her gün onu ziyaret ediyoruz zaten ama... Seni görmek istediğini sanmıyorum. Eğer yanına gitmeyi düşünüyorsan... Gitme, Zümrüt. Ona biraz zaman tanı."

"Ben hiç kimsenin bana anlayış gösterdiğini ya da zaman tanıdığını hatırlamıyorum, Arda? Sen de oradaydın. Beni nasıl kovduklarını, beni nasıl aşağıladıklarını sen de gördün."

GRİ ÇİÇEKLER (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin