Çantamı aldığım gibi okuldan çıktım. Arkamda bir adet Derya ve bir adet benden haberi olmayan aşkımı bırakmıştım. Derya'nın bana seslenişlerini umursamayıp koşar adımlarla, nereye gittiğimi bilmeksizin ilerliyordum. Gözyaşlarım gözlerimden savrulurcasına akarken, birden yağmur da bana eşlik etmeye başladı. Yağmur yağıyor; ağlasak kimse anlamaz, değil mi?
Yarım saati aşkın bir süre bir parkta oturmuş, kendime hesap soruyordum.
Neden durduk yere yalan söyledin ki?
SALAK!!!
Beni bir daha asla sevmeyecek.
Bana bir daha asla güvenmeyecek.
Yağmur dinmiş, kulaklığım takılı fakat müzik açık bile değil. Ben... Ben kendimde bile değil. Yanımda bir hareketlik oluştu, dönüp bakmadım bile. Gözüm sadece önümde duran salıncağa odaklanmıştı.
"Neden ağlıyorsun?"
Bir ses geldi sağ tarafımdan. Bu onun sesiydi. Papatya kokulumun sesiydi. Nasıl da anlamadım sen olduğunu. Oysa kokun çok iyi kazınmıştı beynime. Yüzümü çevirmedim ona. Gözlerimi görüp de acizliğimi görmesin diye.
"Ağlamıyorum." Diyebildim, yumru oluşan boğazımla.
"Gözyaşlarını seçebiliyorum ama."
"Çok mu belli oluyor?" Diye sordum bir anlık boşluğa düşermişcesine. Gözlerimi onun gözlerine dönerken, boğazımdaki yumruğu yok etmek için yutkundum. Güldü. Kafasını sallayarak güldü. Öyle güzel güldü ki... Bi anlığına dünyadaki bütün gülüşlerin anlamsız olduğunu düşünmüştüm.
"Çok belli oluyor." Deyip eliyle gözyaşlarımı temizledi. Dur, ben daha onlarla yalanlarımı silecektim. Ah, bir dakika! Emre bana dokundu! Onun için akıttığım yaşlara dokundu! Elini çektiği sıra gözlerime değindi.
"Neden ağlıyorsun?" Diye tekrarladı ilk sorduğu sorusunu. Gözlerimi ondan ayırıp tekrar önümdeki salıncağa dikip, başımı eğdim.
"Yalan söyledim." Dedim kısılan sesimle. Kaşlarını çattığını hafif sertleşen ses tonundan anlamıştım.
"Kime söyledin?" Güldüm. Sana, diyemedim. Ne dersem yine yalan söyleyecektim, değil mi?
"Değer verdiğim birine diyelim." Dedim, üstünkörü. Kafasını salladı ve tekrar konuştu.
"Çok mu büyük bir yalan bu?" Senin kalbini severim, çocuk. Yalanı büyük küçük diye adlandıran birine niye yalan söyledim ki?
"Bilmiyorum, ona göre büyük sanırım."
"Merak etme, sana değer veriyorsa affeder." Veriyor musun, papatya kokulum?
"Ya vermiyorsa..." dedim bir ümit, gözlerine bakarken.
"O zaman boşver, sana değer vermeyen biri için ağlama. Değmez." Ahh, papatya kokulum... Ne diyebilirim ki sana?
"Haklısın." Diyebildim sadece. Aradan 2 dakika oluşan sessizlikten sonra tekrar konuştum.
"Hiç birine aşık oldun mu, Emre?"
Güldü, ömrümü vereceğim gülüşünü bahşetti bana.
"Hayır, olmadım. Sen?" Deyip bana döndü. Kaşlarını kaldırıp tekrar sordu.
"Sen hiç aşık oldun mu?"
Kafamı salladım. Gözlerinde bir kırgınlık oluştu sanki. Ya da ben öyle anlamak istedim. Bilemiyorum...
"Ben çok pis aşık oldum. Unutmaya çalıştım kaç kere. Olmadı, unutamadım. Her gün daha da çok sevdim. Her gün daha da aşık oldum."
"Aşık olduğun adam çok şanslı." Dedi mırıldanarak.
"Bilmem, öyle herhalde." Dedim, onun gibi mırıldanarak.
"Nasıl?" Tam duymamıştı sanırım.
"Boşver." Dedim ayaklandığım sıra. Normalde olsa onun yanına oturmak için binbir türlü hale girmiştim ama şu an kendimi ona karşı suçlu hissediyordum ve bundan onun haberi bile yok.
"Çillerin!" Diye seslendi aramızda 2 veya 3 adım varken. Ne yani? Ben olduğumu anlamış mıydı? Gözlerimi kapattım, bir süre öyle kaldım. Arkamı döndüğümde onun orada olmamasını istedim. Bütün bu olanların bir halüsinasyon olmasını istedim. Canımdan çok sevdiğim, papatya kokulumun bir anlığına gerçek olmamasını istedim.
Çünkü biliyordum ki; ben olduğumu öğrenirse, bir daha asla benimle konuşmazdı.
Çünkü biliyordum ki; ben olduğumu öğrenirse, bir daha ben, ben olamazdım.
Bir daha papatya kokusunu asla soluyamazdım...
Yorumlarınızı bekliyorum!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya || Texting
JugendliteraturPapatya kalpli sevgilim, Kalbini kelebekler öpsün...💙🌼