Bölüm 17

123 49 87
                                    

Şu an cidden şaşkın ve mutluyum. Neden mi? Çünküüüm kısa bir sürede 1K olmuşuz leen hshshsj. Neysem sizden bir şey isteyeceğim. Kitabımızın daha çok büyümesi için buraya bu kitabı okumasını istediğiniz değerli bir arkadaşınızı etiketleyebilirsiniz. Böylelikle kitabımız daha çok okunup, daha çok Emre ve Simaysu'nun aşkına şahit olacağız. Çok konuştum ha hshshsj. Hadi bölüme geçelim, seviliyorsunuz benim değerli papatyalarım 😘❤

🌼🖤

"Emre?"

Diye seslendim koluna vururken. Gözü dalmıştı bir yere, annemi cevapsız bırakırken. Herkes kendi halinde oyalanırken annem mutfağa gitmişti. Son bir kez daha vurdum, hafifçe.

"Emre iyi misin?"

O sırada bir damla gözyaşı düştü önünden. Bir damla gözyaşı intihar etti gözlerinden. Bir damla sevinç katledildi kalbimden.

Eğildim önüne, gözlerimi sabitledim gözlerine. Bana bak, der gibi. Benimle kal, der gibi. Lakin anlamadı. Nereye dalmışsa orada kalmak istiyormuş gibiydi. Her şeyi değiştirmek istiyormuş gibiydi. Seslendim yine. Yine cevap yok. Parmaklarım gözyaşını silmek üzere gözaltlarına gitti. O sırada değindi gözlerime. Gözlerinde acı vardı. Gözlerinde suçluluk vardı. Gözlerinde ölü bir adamın çığlıkları vardı...

"Benim yüzünden..." diye mırıldandı, kimsenin duymasını istemiyor gibi.

"Ne?" Dedim, bir anlık boşluğa düşer gibi.

"Ben.."

Ve damladı yine bakmaya kıyamadığım o güzel gözlerinden damlalar...

Kalktı ayağa, odanın kapısına kadar ilerledi. Arkasından gittim. Sessizce izledim, sessizce iç çektim. Arkasını döndü, beni gördü. Yutkundu. Gözlerim kaydı, boğazına. O çıkıntılı boğazına. Bir insan, bir insanın boğazına bile aşık olabilir mi? Ben oldum...

"Lavabo nerede?"

Kafamı salladım. Yolu göstermek için ondan öne geçtim. İlerledik birlikte, ben önde o arkada. Lavabonun önüne geldiğimizde geriye doğru adım atıp ona yol verdim. Emre içeri doğru adım atacağım sıra bana döndü. Baktı, bir süre. Gitmemi bekliyor diye düşündüm. Arkamı dönüp gideceğim sıra kolumdan tutup kendine çekti. Şaşkın bir şekilde ona bakarken lavaboya girip kapıyı kapattı.

"Emre?" Diye konuştum ne olduğunu anlayamazken.

"Simay, sana sarılabilir miyim?"

"Efendim?"

Sarıldı bana. Mühürledi beni, kendine. Koskoca iki bedenimizi tek bir beden haline getirdi. Kalbimde daha önce hiç hissetmediğim şeyler oluyordu.

"Özür dilerim." Diye ayrıldı benden.

"Sorun değil, iyi misin?"

"Özür dilerim Simay. Sana sarılmamam gerekirdi. Özür dilerim."

"Ne? Neden?"

"Simay yanlış ama, yani ben seni sevmiyorum."

Seni sevmiyorum...

Kelimelerim sustu, aciz kaldı bu cümle karşısında. Duygularım intihar etti, onun karşısında. Kalbim parçalandı, bütün papatyaların uğruna...

"Anladım..." diye mırıldandım.

"Simay öyle demek istemedim. Yani ben-"

"Sorun değil." Diyerek sözünü kestim ve labavodan çıkıp odama gittim. Çok değil bir 5 dk sonra kapım tıklandı. Bir şey demeden bekledim. Kapıyı açıp içeri giren kişi Derya'ydı.

"Ne oldu balım?" Öylesine şefkatli sormuştu ki ağlamamak için zor tuttum kendimi.

"Emre gitti mi?" Diyebildim sadece. Bunca şeye rağmen hâlâ onu düşünmem normal mi?

"Az önce gitti. Gözleri doluydu. Ve sana bir şey dememi rica etti. Gerçi ne anlama geldiğini anlamadım ama."

"Ne söyledi sana?"

"Senden çok özür dilediğini söyledi. Ha bir de, sana neden öyle davrandığını anlatacağını ve şey dedi."

"Neden taksit taksit söylüyorsun ki Derya?"

"Yaa aynen şöyle dedi; Yalvarırım üzülmesin. Ağlamasın. Ben çok üzgünüm, dedi."

Üzüleceğimi bile bile neden o cümleyi söyledi ki? Beni sevmiyor olabilir, ama neden bana bu kadar dürüst oldu? Kalbim acıyor, sıkışıyor. Nefes alamıyorum. Okyanusun en dibinde kalmışım gibi çırpınıyorum, çırpınıyorum ama işe yaramıyor. Yüzme bilmeyen bir kız gibi okyanusta boğuluyorum, kimsenin haberi yok...

"Sana ne dedi Simay?" Derya yeniden sessizliği bozarken yine onu cevapsız bıraktım.

"Simay?" Konuşmamı bekliyordu. Ama konuşsam dayanamam, ağlardım.

"O..." dedim ve dayanamayıp ağladım bir süre. Bana sarılan iki kol sayesinde dengemi tutturabilmiştim. Hıçkırıklarımın arasından tekrar konuştum.

"Seni sevmiyorum, dedi."

"Ne? Tamam, sakin ol."

"Şşş, ağlama tamam, geçicek. Hem bak, bence isteyerek öyle dememiştir o. Sana artık ne anlatacak bilmiyorum ama umarım bu söylediği şeyi affedecek bir şeydir."

"Umarım..." dedim ona sarılmaya devam ederken.

Ne zaman uyuduğumu bilmiyordum. Gözlerimi zar zor açtığımda gözlerimin acıdığını hissettim. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Saate baktığımda gecenin 2'si olduğunu görmemle iyice şaşırıp kendime geldim. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadığımda çok değil, daha birkaç saat önce bana burda sarılmıştı. Daha birkaç saat önce bana, beni sevmediğini söylemişti...

İçeri girdiğimde telefonumu elime aldım. 5 tane mesaj bildirimi gördüğümde hızla kilidimi açıp whatsappa girdim. 2 tane diğer hattıma mesaj gelmişken 3 tane kendi numarama mesaj gelmişti. Mesajların tamamı Emre'ye aitti.

Emre Atahan: Simay ben çok özür dilerim. Öyle demek istemedim cidden. (18:32)

Emre Atahan: Ağlama, lütfen. (19:03)

Emre Atahan: Bu mesajı gördüğün zaman bana cevap ver. Ne zaman olursa olsun cevap ver, olur mu? Sana her şeyi anlatacağım. (22:51)

İstemsizce yutkunduğumda diğer hattımı aktifleştirdim.

Papatya Kokulum: Sanırım senden özür dilemem gerek. (18:39)

Papatya Kokulum: Çünkü ben de sevdiğim birine yalan söyledim... (18:40)

Sevdiğim biri mi? Nasıl yani? Ben mi?

🌼🖤

Aynen çilli hshshsj. Bölüm sonu. Hoşça kalın, papatyalar kadar masum kalın...😇💙

Papatya || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin