Sevdiğim adamın, çocukluk arkadaşım olduğunu öğrendiğim an şok olmuştum. Aslında küçükken sadece 1 ay falan görüşmüştük, sonra taşınmışlardı. Bir ablası olduğu aklıma geldi ve ona sordum.
"Emre?"
"Hmm?" Diye mırıldandı, az önce aldığı süt mısırını yerken.
"Tam hatırlamıyorum ama, sanırım ablanda bizimle oynuyordu."
Sesli bir yutkunma işittim. Elleri titriyor. Anlamıyordum bir şey. Elindeki bardak mısırı koyacak bir yer arıyor. Endişesini anlamıyorum, aldım elinden mısırı. Kendi mısırımla birlikte ağacın dibine koydum. Önümde ilerleyen Emre'ye bakıyorum. Bir banka oturuyor. Gözleri denize dalmış, bir şeyler düşünüyor. Ses çıkarmayıp ona ayak uyduruyorum.
"Sormayacak mısın?" Diye sordu, bana dönerken.
"Anlatmak istiyor musun?"
Gözü dolduğunda bile canım yanıyordu. Eliyle gözyaşını engelliyor, ağlamak istemiyor gibiydi.
"Ablam..." Yine yutkunuyor. Boğazındaki yumruyu hissedebiliyordum. Çünkü o yumru, kalbimin ortasına da uğramıştı.
"Öldü."
Kelimeler de öldü. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Nasıl avutacağımı bilmiyordum. Aklıma gelen ilk soruyu sordum.
"Nasıl?"
Bana döndü, göz göze geldik. O zaman anladım, sorduğum sorunun yanlış olduğunu.
"Özür dilerim ben-"
Sözümü kesip konuştu.
"Benim yüzümden..."
"Ne?"
"O lanet olası topu istemeseydim ondan, ölmeyecekti. Şu an yanımda olacaktı. Şu an yanımızda olacaktı Simay."
Elimi omzuna attım.
"Emre, canım... Ağlama ama..."
Gözlerim, onun gözlerine eşlik etmeye başlıyor. Etraf bulanıklaşıyor birden. Bir hıçkırık kaçıyor Emre'nin ağlamasının arasından. Papatyaların üzerine yağmur yağıyor, ıslansalar bir şey olmaz değil mi?
"Ağlama yalvarırım. Hem bak, ablan şu an seni izliyor. Onun üzülmesini mi istiyorsun?"
Kafasını salladı, iki yana.
"Hayır tabii ki..."
"O bir melek oldu Emre. O şu an burada, seni izliyor, senin ağladığını görüyor Emre. Ağlama, ağlama ki o da üzülmesin..."
Gözlerime baktı uzun uzun. Gözlerinde kendimi gördüm. Kendimi kaybetmişken, yine onda buldum...
"Teşekkür ederim..."
"O kadar çok teşekkür ederim ki..."
Sonra gülümsedi.
"İyi ki varsın..."
"Sen de... Sen de iyi ki varsın..."
Kalbim... Daha ne kadar hızlı atabileceksin acaba?
"Kalkalım mı artık?" Emre ayaklandığı sıra ona eşlik ettim. Yan yana yürüyorduk, ne o konuşuyordu, ne de ben... Aramızdaki sessizlik bile hoşuma gidiyordu. Böyle yanımda oluşu, aynı anda attığımız adımlar, farkında mısınız? Ben demiyorum, biz diyorum. Biz, artık biz olmaya başlamışız... Ne kadar da hoş değil mi? Aramızdaki sessizlik devam ederken, temiz havayı çektim içime.
Sessizliği dinle küçük çocuk, söylemek istediği çok şey var...
Sessizliği dinliyorum, sessizliği seviyorum. Onu seviyorum. Onun sessizliğini bile seviyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya || Texting
Teen FictionPapatya kalpli sevgilim, Kalbini kelebekler öpsün...💙🌼