Sınıfa girdiğimde Emre'nin hâlâ gelmediğini gördüğümde yerime geçtim. Derya da hemen yanıma oturduğunda Anıl'ı aradı. Yaklaşık iki üç dakika konuştuktan sonra bana döndü.
"Emre uykuya kalmış, geliyorlarmış."
"Hmm anladım."
"Anıl'ın sorun olmaz da, dersi beden biliyorsun. Umarım Emre geç kalmaz." Dediğinde onu onaylamak amacıyla kafamı salladım. Onun Esra'yla birlikte olduğu aklıma geldikçe kafayı yiyordum.
Öğretmen, derse girdiğinde Emre hâlâ gelmemişti. Gözüm sürekli kapıdaydı, aklım... Aklım zaten hep ondaydı ki... Dersin yarısında kapıyı tıklayarak içeri giren Emre'ye herkes bakmıştı. Hocaya mazeretini sunarken, bana baktı. Saçları dağınık, gözleri kan çanağına dönmüştü. Ağlamış mıydı? Sanmam. Uykusuz kaldığı içindir belki de. Bana baktığında, gözlerimi kaçırdım. Daha çok acı çekmek istemiyordum...
...
Öğle arasındaydık, yanımda Derya vardı.
"Kanka, Emre ile hâlâ anonimden konuşuyor musunuz?"
"Yok, konuşmuyoruz." Kafamı olumsuz anlamda salladığımda yüzümü üzgün bir ifade yer almıştı.
"Neden peki?"
"Esra'yla mutluluklar, dedim ve engelledim."
"Lan mal mısın?"
"Ne yaa?"
"Kızım git aç şu engeli. Hemen vaz mı geçeceksin gerçekten. Hem bence o Esra kesin yine bi boklar çevirmiştir. Emre'nin onu sevdiği falan yok."
"Yaa, öyle mi dersin?" Dedim, bir umutla.
"Kızım, salak mısınız siz ya? Birbirinize nasıl baktığınızın farkında değil misiniz?"
"Nasıl bakıyormuşuz?"
"Hay senin Simay..." Lafın devamını getirmeksizin sustuğunda ona güldüm. Yanımıza gelen Anıl selam verdikten sonra yanımıza oturdu.
"Nasılsınız?"
"İyiyiz." Derya benim yerime konuşurken ben sadece kafamı sallamakla yetindim.
"Çıkışta napıyorsunuz?"
"Bilmem, şu anlık bir planımız yok. Neden?"
"Beraber birşeyler yaparız belki. Sen, ben, Simay ve Emre falan."
Benim adımı da sayınca şaşkınlıkla ona baktım.
"Ben gelmem, siz takılırsınız."
"Neden ki?" Anıl bana soru sorduğunda, yanıt verdim.
"Esra da gelir şimdi, tadımız kaçar."
"Esra da vardı, unuttum ben onu ya." Anıl üzülerek konuştuğunda Derya lafa girdi bu sefer.
"Olsun kanka, Serdar'ı da çağırırız. Olmaz mı?"
"Serdar ne alaka?"
Tam onaylayacakken, Anıl'ın sert çıkışmasıyla duraksadım.
"Neden bağırdın ki şimdi?"
Ben sessiz kalan taraftım.
"Neden sen sürekli Serdar diyorsun o zaman Derya?"
"İlk defa söyledim be. O sürtük Esra geliyor da neden Serdar gelemiyor?"
"Ağzını topla!"
Anıl bu sefer ileriye gitmişti. Baya...
"Ağzımı toplayım mı? Aynen yaa. Sen de götünü topla ve git buradan."
"Derya..."
"Git dedim. Esra ve Emre'yle mutluluklar sana. Onun sürtük olduğunu öğrendiğin vakit sakın gelip yanıma özür dileme. Çünkü o zaman da şu anda da olduğu gibi, seni asla affetmeyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya || Texting
Teen FictionPapatya kalpli sevgilim, Kalbini kelebekler öpsün...💙🌼