"Simay iyi misin?"
"Simay konuşabilir miyiz?"
"Simay?"
Etrafımdaki insanlar karıncalaştı sanki, sesler boğuk boğuk geliyor. Gözyaşlarım aktıkça yenisi geliyor ardından. Hâlâ okulun bahçesinde ayakta dikiliyordum. Yanımda Derya vardı. Bir de giderek artan başka bir ses geliyordu. Emre ise sarıldığı o kızdan ayrılıp aynı masaya oturmuşlardı. Kendime geldim, beni dürten bir kol sayesinde.
"Simay, dedim!" Karşımda bağıran Derya'ya bakıyordum sadece. Çünkü konuşsam boğazım acır, kelimelerim kaybolurdu.
"Hadi sınıfa gidelim." Dedi tek nefeste. Bir şey demeden ilerlediğimde Derya da yanımdaydı. Bileğimde bir el hissettiğimde arkama döndüm.
"Simay, konuşalım mı?" Diyen Serdar'a gülümsedim. Herkes kendi çıkarları peşindeydi işte. Ona itiraz edeceğim sıra ısrar etti.
"Lütfen Simay, konuşalım."
"Peki." Dedim. Derse girmek istemiyordum çünkü. Derya bana sarılıp sınıfa çıktı. Ben de Serdar'ın arkasından yürüyordum. Arka bahçedeki banklardan birine oturduğumuzda elimin tersiyle gözyaşlarımı iteledim.
"Simay ben geçen ukalâlık ettim galiba. Özür dilerim."
"İyi." Dedim hıçkırıklarımın arasından.
"Neden ağlıyorsun sen?"
Cevap vermedim.
"Simay, neden ağlıyorsun?" Dediğinde eli gözaltıma gitti. Yaşları silecekken elini iteledim. Gözüm bizim sınıfın olduğu kata gittiğinde Emre'nin bizi izlediğini fark ettim. Gözlerimi ondan çektiğimde direk önüme döndüm.
"Anlatmak ister misin? Yardımcı olurum belki."
"Gerek yok." Dedim nötr bir tavırla. Ayaklandığım sıra Serdar'da bana eşlik etti. Ders başlayalı 10 dk olmuştu ve ben hâlâ derse girip girmeyeceğim konusunda karar vermeye çalışıyordum. Serdar çoktan gözden kaybolmuştu. Yapacak bir şeyim olmadığından sınıfa çıkmaya karar verdim. Adımlarımı sınıfa doğru ilerletiyorken, bir yandan da telefonla uğraşıyordum. Sınıfın olduğu koridora girdiğimde aklıma Emre geldi. İkinci hattımı aktifleşip whatsappa girdim. Mesajımı görmüştü. Oflayarak whatsapptan çıktım. Kafam sert bir yere tosladığında kafamı kaldırdım hızlıca. Karşımda Emre'yi görmeyi beklemiyordum.
"Önüne bakarsan iyi olur." Bu biraz sert bir tepkiydi. İyi de neden?
"Kusura bakma. Görmedim." Dedim başım eğikken.
"Hem sen az önce sınıftaydın. Neden çıktın ki sınıftan?" Aklıma ilk gelen şeyi söylediğimde gözleri hâlâ üzerimdeydi.
"Canım sıkıldı. Sen neden girmedin derse?" Hesap sorar gibi soruyordu. Tam cevap verecekken tekrar konuştu.
"Tabi kim sevgilisiyle zaman geçirmek varken derse girer ki?"
Ne yani, Serdar'ı sevgilim mi sanmıştı? Bir de bunun için bana sert davranmıştı.
"Tabi canım. Kim sevgilisine sarılmak varken, sıkıcı dersi dinler, değil mi?" Dedim ona karşı aynı tavırı sergilerken.
"İnsan sadece sevdiğine mi sarılır?" Dedikten sonra bana doğru eğilip tok bir sesle kulağıma fısıldadı.
"Canım."
"Sevgilin değil miydi yani?" Dedim kaşlarımı kaldırarak. Ha, birde gülümsemiştim sanırım.
"Çok sevindin bakıyorum." Dedi, o da gülümserken.
"Yoo, niye sevineyim ki?" Dediğinde suratı düştü ve kendini geri çekti.
"Aynen, sevgilin var sonuçta."
"Hmm, sevgilim yok."
"Serdar?" Dedi kaşlarını kaldırırken.
"Hayranlarımdan biri işte." Dedim saçlarımı geriye doğru savururken.
"Siz bütün hayranlarınızla böyle yakın mısınız Simay Hanım?"
"Yoo, mesela size yakın değilim Emre Bey." Sanırım fazla şımarmıştım. Ve bu çok eğlenceliydi. Kahkaha attı birden.
"Ben sizin hayranınız değilim ki." Dedi resmiyetini korurken.
"Tamam, şaka yaptım." Dediğimde eli saçıma gitti. Bir tutamı düzelttiğinde konuştu.
"Saçlarını savururken dikkat et biraz da bu kırmızı saçlar hemen bozuluyor."
"Kırmızı saçlar?" Kaşlarımı kaldırınca tekrar güldü. Arkasını dönüp gidecekken cebinden telefonunu çıkardı ve son kez bana doğru konuştu.
"Çıkışta şu proje işini konuşuruz Sayın Kırmızı Hanım."
"Ha?" Söylediği hitap kelimesine anlam vermediğim için şaşırmıştım. O da arkasını dönüp gittiğinde telefonum titredi.
Papatya Kokulum: Yalan söylemek alışkanlık yapar, Çilli. Bir daha asla yalan söyleme. (09:12)
Bölüm sonu! Yorumlarınızı bekliyorum. :)🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya || Texting
Teen FictionPapatya kalpli sevgilim, Kalbini kelebekler öpsün...💙🌼