Bölüm 11

148 54 91
                                    

Papatya Kokulum: Selam. (2 gün önce, 15:05)

Papatya Kokulum: Kaç gündür yazmıyorsun, iyi misin? (Dün, 19:14)

Papatya Kokulum: Bana gitme dedin ama sen gittin sanırım. (Dün, 19:32)

Görüldü.

Yazıyor...

Ben: Şey, kusura bakma. Telefonum annem tarafından el konulmuştu. Ondan yazamadım yani. :(    (08:29)

Papatya Kokulum: Daha iyi bahanen yok mu? (09:02)

Ben: Bahane mi? Doğruyu söylüyorum, Emre.

Papatya Kokulum: Neden el koydu annen telefonuna?

Ben: Sen onu bırak da sen neden bugün okula gelmedin?

Papatya Kokulum: Bana hesap mı soruyorsun sen?

Ben: Ayy, pardon canım. Sen bana sorarken iyiydi ama.

Papatya Kokulum: Bir daha sormam o zaman.

Papatya Kokulum: CANIM. (09:09)

Ben: Sinirli misin? (09:10)

Papatya Kokulum: Öyle miyim?

Ben: Ne?

Papatya Kokulum: Dersine girsene sen, küçük.

Ben: Küçük?

Papatya Kokulum: Küçük olmasan annen neden telefonuna el koysun ki?

Ben: O iş öyle değil ki.

Papatya Kokulum: Nasılmış?

Ben: Yani, sınavdan düşük aldığım için ve şey..

Papatya Kokulum: Ney?

Ben: Şey işte, bu aralar telefona bakıp bakıp çok sırıtıyormuşum. Annem de, dikkatimi dağıttığı için aldı elimden.

Papatya Kokulum: Neden telefona bakıp bakıp sırıtıyorsun, deli misin?

Ben: Sanırım evet, sana olan aşkım beni delirtti. (Görüldü.)

Ben: Dur, tahmin edeyim. Şu an saçlarını karışıyorsun. Çünkü utandın? (09:17)

Papatya Kokulum: Yoo, utanmadım. (09:18)

Ben: :)

Papatya Kokulum: Neden güldün ki?

Ben: Gülseydim, random atardım değil mi? Gülmedim.

Papatya Kokulum: Anlaşılması zor bir kızsın, Çilli.

Ben: Onu boş ver de, papatya kokulum. Bugün çıkışta şu proje için buluşacakmışsınız, gidecek misin?

Papatya Kokulum: Sen nerden biliyorsun?

Ben: Şu kızıl kafa ve arkadaşı yanımdan geçerken konuştuklarını duydum.

Papatya Kokulum: Kızıl kafa mı? Onun bir adı var, böyle diyemezsin.

Ben: Sakin ol, bir şey demedim. Neden onu savunmaya geçtin ki direk? Anlamadım.

Papatya Kokulum: İnsanlara öyle lakap takman hoş değil.

Ve dedi, bana Kırmızı Hanım diyen şahıs...

Ben: Her neyse, gidecek misin?

Papatya Kokulum: Ne yapacaksın?

Ben: Sordum sadece.

Papatya Kokulum: Gidiyorum, oldu mu?

Ben: Oldu.

Papatya Kokulum: İyi. (09:29)

Ben: İyi. (09:30)

🌼

Whatsapptan çıkacağım zaman kendi hattıma gelen bildirim sesiyle hattımı aktifleştirdim. Mesajı gönderen kişi, Emre olduğunu görünce istemsizce kaşlarım çatıldı.

Emre Atahan: Selam, Simay. (09:33)

Ben: Selam, Emre.

Emre Atahan: Çıkışta nerede buluşacaktık?

Ben: Okulun alt sokağındaki kafede.

Emre Atahan: Hani, hep kahve aldığın kafede?

Ben: Evet de, nereden biliyorsun hep kahve aldığımı?

Emre Atahan: Derya, Anıl'a söylerken duymuştum.

Ben: Anladım...

Emre Atahan: Görüşürüz o zaman? (09:37)

Ben: Görüşelim. (09:37)

🌼

"Canım telefonum yaa, çok özlemişim."

Bir kez daha telefonumu elimle severken yanımdaki Serdar'ın kahkahasını işittim.

"Ne var ya?"

"İki gündür tek almamışsın telefonu. Nasıl özlersin ya?"

"O benim canım. Ciğerim. O benim canımın ciğeriii." Dedim dil çıkartırken. Bir kahkaha tufanı daha koparken bizi ayakta dinleyen Emre'yle başımı kaldırdım.

"Kimmiş senin canının ciğeri?" Dedi, o da gülerken.

"Ya, abi telefonuna diyor. Bakma sen buna, deli ya bu."

"Sensin deli be." Göz devirerek konuştuğumda Emre'nin bakışlarını üzerimde hissettim.

"Anlamadım?"

"İki gündür telefonu yokmuş da, çok özlemiş de, bilmem ne ya." Emre'nin sorusuna yanıt olarak Serdar konuştuğunda aklıma gelen şeyle yerimde kıvrandım. Ya Emre anonimin ben olduğunu anlarsa?

"İki gündür, telefonu yok. Hmm..."

Emre düşünerek konuştuğu sıra göz göze geldik. O an her şeyin bittiğini düşündüm...

Bölüm sonu! Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hep mutlu ve umutlu olun. Hoşça kalın. :)🌼

İnstagram: #thedimplesblog_

Papatya || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin