Flashback~
Küçük çocuk, koşuyordu papatya bahçesinde. Yanında anne, babası ve ondan 2 yaş büyük ablasıyla birlikte mutlu bir aile tablosunu andırıyorlardı. Her yaz olduğu gibi bu yaz da yazlık evlerine gelmişlerdi. Buradaki 2 bahçeden biri, sadece papatyalara ayrılmıştı. Annesi ve ablası papatyaya aşıklardı bir nevi. Öylesine seviyorlardı ki, papatya mevsimi bitince adeta üzülüyorlardı.
Yine bir yaz tatilindelerdi. Küçük çocuk, babasıyla birlikte yaptığı papatya taçlarını ellerinde tutup, arkasına sakladı. Çimlerin üzerinde oturan annesine arkadan usulca yaklaştı. Annesinin yanağına masum bir öpücük kondurduktan sonra, elindeki tacı kafasına yerleştirdi. Annesi, ilk olarak gülümsediğinde elleri tacına gitti. Büyülenmişti resmen. Onun için önemli olan tacın güzelliği değildi, onun için önemli olan tacı yapanın güzelliğiydi. O an bir kere daha şükretti Hüda'sına. Ona birbirinden değerli iki tane mücevher verdiği için, ona canından çok sevdiği eşini verdiği için... Kadın gözyaşlarına boğulmuştu. Küçük çocuk anlam veremiyordu. Kaşlarını çatmış, hızla başındaki tacı alıp yere attı. Sinirliydi papatyaya, öfkeliydi. Annesinin ağlamasına papatyanın neden olduğunu sanıyordu. Bağırdı, içindeki nefretle.
"Git, pis çiçek! Sen benim annemi ağlattın! Bir daha çıkma!"
Annesi olayı yeni kavramış olacak ki, koşarak oğluna sarıldı.
"Hayır oğlum, papatya benim mutlu olmama neden oldu. Mutluluktan ağladım ben." Saçlarını öpücüklere boğan annesine karşılık verdi, küçük çocuk.
"Ama anne, insan mutluluktan ağlamaz ki. Mutlu olunca, gülüyoruz."
32 diş sırıtıp ağzını işaret etti.
"Bak böyle." Annesi kahkaha atınca, yerdeki tacı aldı ve kafasına geçirdi tekrardan.
"Hayır oğlum, insanlar mutluluktan da ağlarlar. Zamanı gelince daha iyi anlayacaksın."
"Peki annecim."
"Ve sana bir şey daha, sakın papatyalara kötü davranma olur mu? Papatya sevenlere de öyle."
"İyi de neden ki anne?" Dedi, çok bilmiş edasıyla.
"Papatyalar, masum bitkilerdir oğlum. Biri papatyayı seviyorsa eğer, o kişi de masumdur. Ve biz insanlar, masum kişileri üzmemeliyiz öyle değil mi?"
"O zaman sen ve ablamı hiç üzmeyeceğim annee."
"Seni seviyorum oğlum." Dedi kadın, içtenlikle.
"Ben de seni seviyorum anne."
Onlar her şeyden habersiz eğlenirken, baba bir yandan mangal yapıyordu. Abla ise kardeşinin topunu oynarken hızlı bir şekilde vurmuş, topu uzaklaştırmıştı. Kardeşi bu konuda çok hassas ve biraz da sinirli olduğu için biraz endişelendi. Annesi ve kardeşi olduğu tarafa dönüp bağırdı.
"Anne!"
Duymamıştı annesi. Sonra ona doğru koşan kardeşini gördü, daha da korktu.
"Topum nerede abla?" Dedi, küçük çocuk.
"Şey, biraz uzağa attım. Birazdan getiririm." Dediği gibi koşmaya başladı. Arkasından küçük çocuğun bağırışını duyabiliyordu.
"Topu almadan gelme ablaa!" 9 yaşındaki bir çocuk ne bilebilirdi ki?
Cemre tam topa yaklaşmışken, rüzgar topu biraz daha uzağa savurdu. İlerledi genç kız. O ilerledikçe top da ilerliyordu.
Top ana yola çıktığında kimsenin haberi yoktu. Cemre akıllı bir kızdı. 11 yaşındaydı. Geri döneceği sıra aklına kardeşi geldi. Eğer topu almasa üzülebilirdi kardeşi. Hiçbir şey düşünmeden yola atladı, topun arkasından. Ve o sırada bir fren sesi duyuldu. Anne ve babanın feryatları, etraftaki insanların bağırışları, küçük çocuğun haykırışları, ambulans sirenleri ve en son Cemre'nin giderek tükenen nefes alış verişleri duyuluyordu.
Küçük çocuk koşarak ablasına sarıldı.
"Gitme." Dedi. Şansını denedi bir kez daha, bu sefer daha tok ve yüksek bir sesle.
"Gitme!" Ses yoktu. Ses gelmiyordu. Gelmemek üzere gitmişti. Küçük çocuk ısrarla bağırıyordu. Annesi şoka girmiş bir şekilde yere çökmüş, hemen kızın önüne. Babası ağlamaktan gözlerine bitap düşmüştü. Çaresiz bir şekilde oğlunu kucaklamaya çalıştı. Gücü yetmedi. Küçük çocuk
daha da sıkı sarıldı, yerde yatan cansız bedene. Papatya kokuyordu ablası. En sevdiği çiçek kokuyordu. Daha 2 gün önce babasıyla birlikte ablasına doğum günü için papatyadan yapılmış bir parfüm almışlardı. Yarın verecekti işte, doğum gününde. Bugün; yarın olan doğum günü öldü, ölüm günü doğdu.Papatyalar ölmez albayım,
Papatyayı öldürürler...Ben seni hep içimde yaşatacağım ablam... SÖZ.
Papatyaları senin yerine koyuyorum biliyor musun, abla? Papatyaları sevince sanki sen yanıma geliyorsun. Onlarca senden seviyorum abla. Onlarca annemden seviyorum ablam...
Özür dilerim papatya kokulu ablam, bir top uğruna hayatını çaldığım için, özür dilerim. Benim yüzümden öldüğün için özür dilerim. En önemlisi de, papatya kokusunu senden çaldığım için özür dilerim...
🌼🖤🌼
Kahrolsun düşman, al sana bombe xhshsshj.
Güzel bir bölümdü ha? Ben beğendim gzhshsj. Evet, şimdi 13 Mayıs neymiş? Ablasının doğum günüymüş. Aslında 13 Mayıs'ın benim için farklı bir anlamı var, özel bir tarih. Neysem, bir sonraki bölümde görüşmek üzere hshsj 🌼😇
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya || Texting
Teen FictionPapatya kalpli sevgilim, Kalbini kelebekler öpsün...💙🌼