🔱
Olimpos'a geri dönmek artık bana iyi gelmiyordu.
Eskiden beni buraya hapsetmeleri için her şeyi yapabilir, her şeyden vazgeçebilirdim. Ama artık Hazar vardı.
Ona söz vermiştim.
Sudan çıkıp kıyafetlerimi kuruttuktan sonra sahilde oturan arkadaşlarıma bakmadan hemen eğitim sahasına yöneldim. Günlerdir Mávros ve Kaspía'yı görmüyordum. Şu an sadece Hazar'ın yokluğunu onlarla doldurmak istiyordum.
Eğitim sahası göz hizama girdiğimde ortada ejderhalarımla duran Hades'e baktım. Onlarla benim dışımda kimsenin oynayamadığı gibi oynuyordu. Neydi o suratında gördüğüm? Tebessüm mü?
Yüzündeki ifade bir anda değiştiğinde benim varlığımı fark ettiğini anladım. Suratını bana çevirdiğinde onlara doğru yürüdüm. Mávros oyuna devam etmek istediği için Hades'in eline kafasıyla vuruyordu. Kaspía ise benim varlığımı fark etmiş ve yürüyerek yanıma gelmişti. Elimin altına girdiğinde ise bir anlığına sadece Kaspía vardı.
Ama sadece bir anlığına.
Hades'in bana baktığını hissediyordum. Bir şey dememi bekliyordu. Ama ne bir şey söyledim ne de ona baktım. O da vazgeçti ve yanımdan geçip eğitim sahasından çıktı. O giderken dayanamadım ve arkasından baktım. Neden yaptım bilmiyorum. Belki de sadece iç güdüydü.
Benim dönmemle durması ve onun da dönüp bana bakması bir oldu. Bu sefer bir şey diyeceğimden emin gibi gözüküyordu. Ama ben sadece sustum ve baktım. O sırada Mávros da yanıma gelmiş ve elimin altına girmişti.
Ona söylemek istediğim çok şey vardı. Bunu biliyordum. Ama ne söylemek istediğimi bilmiyordum. Teşekkür etmek mi istiyordum? Veya sadece bağırıp çağırmak mı? Hiçbir fikrim yoktu.
Hades bir şey demeyeceğimi anladığı zaman gözlerime bakmaya devam etti ve "Seni anlıyorum, Lissandra." dedikten sonra gitti.
Arkasından bakarken aylardır ihtiyacım olan şeyi bulmuştum.
Birinin beni anlaması.
Çimlerinin üzerine oturduğumda artık bebek olmayan bebeklerim başlarını kucağıma koydular. Ay ışığı üçümüzün üzerine vururken Hazar'la geçirdiğimiz güzel zamanları düşündüm. Onun yanında olmak bile mutlu olmam için bir sebepti.
Ejderhaların sert derilerini okşarken ormandaki ağaçların kıpırdadığını fark ettim. Benle beraber Mávros ve Kaspía da doğruldu. Ormandaki ağaçlara bakıp orada ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. En sonunda ormana bir ateş topu atıp oraya aydınlatmaya çalıştığımda ateş topu bana geri döndü. Ejderhalarla beraber ayaklandığımızda tekrardan ateş topu gönderdim. Bu sefer ateş topu bana geri dönmedi ama ağaçların arasındaki bir gölgenin yanından geçti.
Hızla ormana koşmaya başladığımda gölge de koşmaya başladı. Ejderhalar arkamdan uçarken ormana girdim. Onlar ağaçların üzerinde kaldılar. Ama hala buradaydılar.
Bu saatte ormanda olmak beni rahatsız hissettiriyordu. Ama benim ateşimi bana kimin geri gönderebildiğini bulmalıydım.
Ağaçların arasından koşarken onu göremiyordum ama ayakları altında ezilen yaprakların hışırtılarını duyabiliyordum. En sonunda vereceğim hasarın ve çekeceğim ilginin farkında olarak "Skotósei!" diye bağırdım. Mávros ve Kaspía aynı anda ateşlerini önümdeki kişiyi üflediler. Önüm aydınlandığında gördüğüm şey beni şoka uğratmıştı.
Önümdeki kişi ejderha ateşi sırtına vururken yanan ağaçların arasından koşmaya devam ediyordu.
Artık önümde kimin olduğunu biliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN TANRIÇASI
Viễn tưởngÖlümün Tanrısı Hades, Zeus ve Demeter'in kızı Persephone'a aşık oldu. Onu yeraltına mahkûm etti. Ve ona zorla sahip oldu. Zeus, Persephone'u yeraltından birşeyi bilmeden kurtardı. Zeus, kızının Hades'in çocuğuna hamile olduğunu bilmiyordu. Ne zama...