1.BÖLÜM ~ DÜNYA ~

4.1K 141 41
                                    

Multimedia; Lissandra

🔱

Taht odasına çağırıldığımdan beri tüm kurul üyelerinin gözü benim üzerimdeydi. Olina ve Penny arkamda Ateş'ten Phaedra'nın ne diyeceğini merakla bekliyordu.

Phaedra oturduğu tahtından kalkıp yanıma geldiğinde "Sorun ne?" diye sordum. Phaedra önümde durdu ve ellerimi ellerinin arasına aldı.

"Lissandra. Dünya'ya gitmelisin."

🔱

Elimde valizimle odama son bir kez daha baktım. Burayı çok özleyecektim.

Phaedra, "Hadi Lissandra. Gitmeliyiz." dediğinde odamın kapısını kapattım ve Phaedra'ya dönmemle gözümdeki yaş yanağıma aktı.

Phaedra, "Lissandra." dedi ve beni kollarının arasına çekti. Phaedra benim için çok farklıydı. Annemin ortalıktan kaybolduğu zamanlarda o bana sahip çıkardı. Ve şimdi ben gidiyordum ama annem yine yoktu.

Phaedra'yla dışarı çıktığımızda bütün Olimpos halkı kapının önündeydi. Olina ve Penny yanıma gelip bana aynı anda sarıldıklarında ben de kollarımı onlara doladım.

"Seni çok özleyeceğiz."

Aynı anda konuşmalarına gülümsedim ve ikisinin de yanağına öpücük kondurdum. Onlar benden ayrıldıktan sonra bu sefer beni kollarının arasına alan Adras'tı.

"Gitmesen?"

Adras'ın sorusuyla gözyaşım tekrar kendini bıraktı. Adras'in omzunu ıslatan gözyaşlarım Adras benden ayrıldıktan sonra durdu.

"Bak yine mavi oldular. Onlara en çok kahverengi yakışıyor." dedi Adras ve gözyaşlarımı sildi. Gözlerimden bahsediyordu. Olimposlu olmanın en kötü yanı bu olmalıydı. Duygularımızı saklayamıyorduk. Ruh halimize göre gözlerimiz elementlerin rengini alıyordu. Öfkelenince ateş elementinden dolayı kırmızı, hüzünlenince su elementinden dolayı şeffafımsı bir mavi. Mutlu olunca yeşil. Karmaşık hissettiğimizde ise hava elementinden dolayı gökyüzünün rengini alıyordu. Artık o gün gökyüzü nasılsa.

Adras'tan sonra diğer arkadaşlarım da bana sarıldı. Lexina, Odessa, Tansy, Karl, Lander, Milo, Rodas, Vara, Barbara hepsini çok özleyecektim.

Phaedra, "Gitme zamanı." dediğinde hepsine döndüm ve "Sizi seviyorum." dedikten sonra Olimpos'un çıkış kapısının olduğu ormana doğru yürüdük.

Ormanın girişinde Zeus'u gördüğümde "Nasılsın Lissandra?" diye sordu. "Nasıl olabilirsem." dediğimde bana gülümsedi. "Dünya'ya kadar sana Homer eşlik edecek." dedi Zeus ve Homer'in omzuna dokundu.

Homer, "Hadi gidelim, Lissandra." dediğinde ondan sezdiğim rahatsızlığa bir anlam veremeyerek son kez Phaedra'ya sarıldım ve beraber ormana doğru yürüdük.

Yürürken Homer, "Nasıl hissediyorsun?" diye sorduğunda "Garip." diye cevap verdim. Bir anda Homer boğazımdan beni yakaladı ve ağaca çarptı. Korkuyla "Ne yapıyorsun? Bırak!" diye bağırdım.

Homer, "Hades senin buradan gitmene izin verecek mi sanıyorsun?" dediğinde "Hades...Ne?" diye sordum. Gülerek "Hades seni özlemiştir." dedi ve beni yere itmesiyle ayağa kalkıp kolunu sırtına çektim.

Acıyla inlerken "Dur, dur! Lütfen. Ben sadece bir elçiyim." diye bağırıyordu. "Sen...sen Homer değilsin." dediğimde alayla "Akıllı kız." dedi. Kolunu biraz daha sırtına çektim ve yine acıyla inledi.

"Kimin elçisisin?"

"Söyleyemem."

Avucumda oluşturduğum alevlerden dolayı acıyla çığlık attı. Çığlığıyla "Söyle!" diye bağırdım.

ÖLÜMÜN TANRIÇASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin