Sorry, sorry

388 27 33
                                    

Kyungsoo'yu gördüğü an ayağa kalktı Jongin. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Karşı mi çıkmalıydı? Yoksa hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıydı?

Sehun ağır bir şekilde ayağa kalktığında Kyungsoo'ya sorgulayıcı bakışlar atıyordu.

“Bir şey mi oldu, Kyungsoo?”

Jongin'e bir süre baktıktan sonra Sehun'a döndü.

“Hayır, sadece... Şaşırdım.”

Geriye doğru döndü ve geldiği yerden gitmeye başladı. Jongin ona doğru bağıracaktı, ama yapamadı. Belki de utanmıştı.

Sehun, Jongin'in omuzunu tutup kendine döndürdü. Nedense içinde Jongin'in pişman olduğuna dair bir hissiyatı vardı.

“Jongin... Eğer pişman olduysan, unutalım gitsin.”

Gözlerini biraz aralayarak ona baktı.

“E-Emin misin?”

Umutlu bakışlarını gördüğünde Sehun acı bir tebessüm sergiledi.

“Tabi, yaşanmamış gibi yapalım.”

...

Saat akşama doğru geldiğinde Jongin odasına dönmek için okulun içinden geçmeye karar verdi.

Koridorun bu kısmı biraz daha ıssız olduğu için adımları duyuluyordu.

Birilerinin konuştuğunu duyduğunda elinden geldiğince sessiz yürüdü ve duvarın arkasına geçti.

“Ameliyatın geçeli ve izlerini kapatalı çok oldu. İstediğin gibi şarkı söyleyebilirsin, aynı konuşabildiğin gibi.”

Kyungsoo iç çekti. Tekrardan emin olmak adına revire gitmişti.

“Yine de... Stresleniyorum.”

Kadın Kyungsoo'nun omuzuna elini koydu ve sıktı.

“Merak etme, tamam mı? Yapabilirsin. Eğer hala şüphe edersen, bir amaç bul.”

Şüphe ile ona baktı. Anlamadığını gözlerinde yansıtırken kadın kısaca güldü.

“Yani şarkı söylemek için bir neden bul. Biri ya da bir şey...”

Kafasını salladı ve arkasını dönüp gitti. Revir Chaeyoung, arka duvarda gizlenen Jongin'e dönmeden seslendi.

“Orada durmaya devam mi edeceksin yoksa çıkacak mısın?”

Jongin olduğu yerde titredi ve gizlendiği yerden çıktı. Chaeyoung'a yaklaştı ve revir konuşmaya devam etti.

“Yeni çıktığı revire tekrar gelince şaşırdım. Meğersem biri için hissettikleri için gelmiş.”

Merakla Chaeyoung'a döndü.

“O çocuğu üzme. Ve şarkı söylemesi için nedeni sen ol.”

Jongin'e döndü ve gülümsedi.

“Tamam mı?”

Başını olumlu anlamda salladı ve koşarak gitti.

...

Derin bir nefes aldı ve kapı kulbunu çevirdi. İçerisi beklediğinden farklı olarak aydınlıktı. Çantasını kendi masasının yanına koydu ve şöyle bir etrafı kolaçan etti. Kyungsoo'nun yatağında kollarını dizlerine koyarak dertli bir şekilde otururken gördü.

Yanına pek yaklaşmadan duş için gidecekken Kyungsoo onu fark etmişti.

“Ah... Şey, Kyungsoo! Hahah..!”

Stresle sağ elini saçlarına daldırdı. Ne diyeceğini bilemiyordu.

“O gördüğün şey... Bir nevi hataydı. Yani biz unuttuk, sen de unut tamam mı?”

Kyungsoo'nun gözleri yüzünde gezindiğinde revirin ‘nedeni sen ol’ lafı kafasında döndü.

“Bir de..! Tekrar şarkı söyleyemez misin?”

Ona yargılarcasına bakan Kyungsoo'ya hızlıca konuşmaya devam etti.

“Yani... Ben şarkı söylerken senin sesini duymak istiyorum!”

Söyleyeceklerini söyleyip lavaboya kaçtı. Kyungsoo içindeki garip duygu ile ona baktı.

‘Aptal.’

...

Sehun yatağında duvara doğru bakarken Tao şınav çekmeye devam ediyordu.

“Ne bu hal? Neden neşesizsin?”

Kafasını arkadaşına çevirmeden cevapladı Sehun.

“Kafam... Sadece biraz karışık. Bir önemi yok.”

Tao, arkadaşının dediklerine inanmasa da diretmedi. Telefonunun mesaj sesini duyunca şınav çekmeyi bıraktı ve ayaklandı.

“Gitmem gerekiyor, beni beklemeyebilirsin Sehun.”

Arkadaşı kısa bir baş sallaması ile cevap verdiğinde Tao dışarı çıkmıştı bile.

Mesaj Junmyeon'dandı. Luhan'a, Sehun hakkında bir şey söylediğini ve bayıldığını yazmıştı. Ama Luhan'ı kaldıramadığını ve yardıma ihityacı olduğunu yazmıştı.

İlk baş umursamazdı ama en yakın arkadaşı çağırdığı için gitme kararı almıştı.

Revire giderken tempolu halde koşmayı sürdürüyordu. Revir koridoruna geldiğinde Luhan'ın çığlığı ile gerildi.

“Bana bunu yaptığına inanamıyorum!”

Junmyeon yeni uyanmış arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyordu. Tao onlara doğru yaklaşırken revirin masasındaki dosyalardan birinde ‘Do Kyungsoo’ yazısı ilgisini çekmişti.

“Hadi ama! Kendine gel! Bu şekilde onu kazanabileceğini mi sanıyorsun?”

Tao dosyayı belli etmeden açarken içindeki okumaya başladı.

‘Ameliyat mı olmuş?’

Dosyayı iyice inceledi. Yüzünde yandan bir sırıtma vardı.

“Demek ki onu hala geçebilirim.”

Junmyeon Luhan'ı oyalamaya çalışırken Tao'ya bağırdı.

“Sana yardım et diye bağırdım! Ne yapıyorsun orada!”

Tao telefonu ile dosyanın resmini çekerken Junmyeon garipçe ona bakmaya başladı.

“Tao, ne yaptığını sanıyorsun?”

Aynı gülüşü ile ona döndü.

“Dedikodu?”

“Bunu yapmamalısın, biliyorsun değil mi?”

Ama arkadaşı pek takıyor gibi gözükmüyordu.

Last Note: Yazdığım bölümden emin olamıyorum :(

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin