What do you think you are doing?

525 29 8
                                    

“Bunu yaptığına inanamıyorum!”

Hırsla konuştuğunda daha sessiz konuşması için Sehun'u uyarmaya başladı Jongin.

“Çok fazla bağırıyorsun. Bu kadar sinire ne gerek var?”

İç çekip yüzünü ona döndürdü ve sesini alçaltmaya özen göstererek konuştu.

“Ama yaptığı haksızlık. Nasıl olur da oda arkadaşını odanda istemediğin için atabilirsin ki?”

Jongin ellerini birleştirip dizlerine destekledi. O sırada gökyüzüne çevirdi yüzünü.

“Sorun değil. Bir yolunu bulurum.”

Yüzündeki küçük tebessüme bakışları takılan Sehun, daha fazla bakarak rahatsız etmemesi gerektiğini fark ederek bakışlarını yere indirdi.

“Peki... Ne yapacaksın?”

Jongin yüzünü ciddileştirdi ve karşılarındaki köprüye bakmaya başladı.

“Mecburen orada kalmam gerekiyor. Bunu anlaması lazım.”

Ayakkabısı ile yerdeki taşlarla oynamaya başladı Sehun. Arada da Jongin'e bakıyordu.

“Benim yanımda kal diyeceğim ama... Çoktan yanımda biri kalıyor. Üzgünüm.”

Yüzüne az önceki gülümsemesini yerleştirerek yüzünü ona döndü.

“Sana sorun olmadığını söyledim. Neden bu kadar dert ediyorsun?”

Birden garip bir sessizlik ortama hakim oldu. Aralarındaki fark ne zamandan beri bu kadar azdı?

Sehun boğazını temizledi ve ayaklandı.

“Ş-Şey... Haklısın! Ben... Ben gideyim artık. İyi geceler sana!”

Sehun koşarak uzaklaştığında Jongin ona şaşkın, ve biraz utanmış, bakışlar atıyordu.

...

Sessizce kartı ile kapıyı açtığında çalışma masalarında yanan masa lambası harici hiçbir ışığın yanmadığını gördü.

Ayak ucunda gitmeye çalışırken aydınlık kısımda oturan Kyungsoo'yu gördü. Elinde bir çeşit konser broşürü vardı. Ama bakışları çok derin ve hüzünlüydü.

Jongin ona karışmamak adına adımlarını hızlandırırken çıktığı merdivenler biraz ses çıkardığı için Kyungsoo oraya döndü.

‘Yine azarlayacak...’ diye düşünürken dediği kısmen doğruydu. Kısmen olmasının nedeni bakışları önceki kadar keskin değildi ve sesi biraz cılızdı.

“Yarın kendine yeni bir yer bul. Bu akşamlık izin veriyorum.”

Jongin hızlıca eğilirken kafasını merdivenin demirine çarptırdı. İki eli ile kafasına baskı uygularken ağlamaklı sesler çıkarıyordu. Kyungsoo ne kadar zorlasa da onun bu hareketlerine biraz tebessüm etmişti. Ama sadece birazcık.

Jongin'in sızlanmaları ne zaman biteceği belli olmadığından Kyungsoo ayaklandı ve yatağına doğru giderken sesini daha da kuvvetlendirerek konuştu.

“Git yat artık!”

...

Sabah kalktığında uykulu gözler ile aynaya bakarken dişlerini fırçalamaya uğraşıyordu. Islak saçları beyaz tişörtüne damlalarını bırakırken içeri birden giren Kyungsoo onun burada olduğunu unutmuş gibiydi. Ama çabucak toparladı ve şikayetlerine başladı.

“Saçını tam kurulasana! Her yeri ıslatacaksın.”

Ona tek gözü açık bakan Jongin onu takmışa benzemiyordu. Ve önüne dönüp ağzını temizlemeye başladığında iyice kanaat getirmişti.

“Cidden..! Şu çocuk...”

Jongin tuvaletten çıktığında kapıyı arkasından sertçe kapatmıştı. İçinden ‘Derdini bir türlü çözemedim.’ diyerek formasını giymeye gitti.

Giyindiği gibi saçlarını elleri ile düzeltip Kyungsoo ile karşılaşmamak için dışarı çıktı. Ki çıktığı an birine çarpmıştı.

‘Ah hayır... Yine mi..?’ demesine kalmadan karşısındakinin Sehun olduğunu anladığında içinde garip bir mutluluk oluşmuştu.

“Seni almaya geldim. Sıkıntı olmaz değil mi?”

Gülümsemesi ile kafasını olumsuz anlamda salladığında içindeki rahatlama ile hareketlendi Sehun.

“O zaman hadi gidelim.”

...

Birlikte sessizce ilerlerken Jongin etraftaki hareketlenmeyi merak ederek soru yöneltti.

“Neden herkes bu kadar hareketli? Bir şeyler için mi hazırlanıyorlar yoksa normal halleri mi?”

Kısa bir kıkırdamadan sonra Jongin'e yüzünü döndü.

“Aslında bir nevi öyle, ama bu sefer farklı bir şey daha var.”

Jongin meraklı bakışları ile Sehun'a konuşmaya devam etmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyordu.

“Biliyorsun ki üç tane yurdumuz var. Hepsinin de kendine ait başkanları var. Hepsi yılın belirli zamanında depoyu kullanmak yarışma yapıyorlar. İlk yurdun başkanı dansçı. O yüzden danslarını sergiliyorlar. İkinci yurt, yanı biz, başkanımız sesine güvenen biri olduğu için vokal ve rap kısmıyız. Üçüncü ve son grupta başkanı tüm müzikal aletleri çalmada usta olduğu için müzikal kısım.”

Kafasını sallayarak onayladığında o sırada siyah bir araba okulun önünde duruyordu.

Kyungsoo ağır adımlarını arabayı görmesi ile durdurmuştu. İçerisinden ellili yaşlarında bir adam indi ve ona dönerek konuşmaya başladı.

“Kyungsoo... Bu sene yarışmaya katılacaksın değil mi?”

Kyungsoo yüzünü karartarak adama sert bir şekilde çıkışmıştı.

“Kaç kere demem lazım?! Şarkı söylemeyi bıraktım! Asla da söylemeyeceğim!”

Yaşlı adam onun gibi sert bakışlar atmaya başlamıştı.

“Ameliyatını oldun ve bitti! Artık eskisi gibi değilsin anlasana!”

Olabildiğince sesini yükseltti ve dediklerinden sonra adımlarını hızlandırıp uzaklaştı.

“Ben. Asla. Şarkı. Söylemeyeceğim!”

Last note: Gittikçe kötü mü yazmaya başladım ne

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin