Heartbreak hotel

325 26 30
                                    

“Benimle dolaştığın için teşekkürler Sehun.”

Kız gülümseyerek ona bakarken söyledi. Sonra biraz yüzü düşmüştü.

“Ama aslında... Benim çoktan bir sevgilim var.”

Karşısındaki çocuk duyduğu şey ile saf gülümsemesini yüzünden çabucak sildi.

“Sevgili-..?”

“Evet, sadece tartıştık ve acaba ayrılsam mi diye düşündüm.”

Önünde eğildi ve pişman bir ses tonuyla konuştu.

“Özür dilerim! Seni kullanmış gibi oldum!”

Sehun kaskatı kesilmişti. Çabucak kendini toparlamaya çalıştı ve kafası ile ellerini aynı yönde salladı.

“Sorun değil! Gerçekten...”

Sesinde hayal kırıklığı besbelli okunurken kız otobüse binip gitti.

İç çekti ve kaldırıma oturdu. Sağ eli ile saçlarını dağıttı.

“Tekrardan...”

Telefonu çalmaya başladı ve bakmadan açtı.

“Sehun!”

Nefes nefese kalmış çocuğun Jongin olduğunu anlayınca ayaklandı.

“Jongin! Neden nefes nefesesin?”

Hızını azaltmadan konuşmaya devam etti.

“Ben okula doğru gidiyorum! Bensiz gidebilirsin!”

“Tamam ama yolu-..!”

Ve telefonu çoktan kapatıp cebine koydu Jongin.

“... bilmiyorsun...”

Telefonla bir süre bakıştı.

‘Umarım yolu bulur.’

...

Kyungsoo ağır ağır hızlanan yağmuru izliyordu. Saat ona yaklaşıyordu ama oda arkadaşından haber yoktu.

Daha fazla beklemekten sıkılıp koltuktan kalktı ve odadan çıktı. Sehun'un onun nerede olduğunu bildiğini düşünüyordu.

Onun odasına geldiğinde kapıyı tıklattı. Kapıyı açan Tao olunca, aralarında tuhaf bir bakışma gerçekleşmişti.

“Kim gelmiş Tao-..? Oh... Kyungsoo.”

Sehun, Tao'nun kolunun altından geçerek dışarı çıktı ve Kyungsoo'ya baktı. İlk baş sorup sormama konusunda tereddüt etse de, merakına yenik düşmüştü.

“Jongin... Nerede biliyor musun?”

Gözlerini biraz daha açarak baktı Sehun.

“Odasında değil mi? Bana erken döneceğim diyerek aramıştı. Hala şehir içinde mi?”

Sehun cümlelerini sıralarken Kyungsoo koşarak yurttan çıktı. Sehun da gidecekti ama... Gitmemeyi tercih etti.

...

Yağmurun hızı artmıştı ve Kyungsoo koşmaktan yorulmaya başlamıştı.

“Nerede bu çocuk!”

Bir kolu ile yüzünü kapatmaya uğraşırken etrafına hızlıca bakıyordu. En sonunda pes etme kararı alıp bir durakta oturdu.

Nefeslenip burnunu çekti. Dışarısı zaten soğuktu ve yağmurla birlikte ıslanınca hastalanmamayı dilemekten başka yapacak bir şey bulamadı.

Koluyla burnunu silip bakışlarını yana çevirdi.

“Jongin?”

Oturduğu yerde bacaklarını kendine çekerek kollarını sarıp kafasını kollarına koyarak uyuklayan yüzü kızarmış çocuğa baktı.

O heyecanı ile sıkıca ona sarıldı. O da kendisi gibi ıslanmıştı.

Kafasını boynuna gömdü ve Jongin'in şaşkın mırıldanmalarına engel oldu.

Burnu ve yanakları kızarmış Jongin, ellerini ona fazlasıyla sıkı sarılan çocuğun sırtına yerleştirdi ve kendi ellerini kenetledi.

Bir süre öyle kaldıklarında daha fazla burada kalmamaları gerektiğini düşünerek ayrıldı Kyungsoo.

“Neden buradasın? Okula geleceğini söylemişsin ama burada oturuyorsun.”

Jongin bacaklarını indirip boynunu eğdi.

“Zaten okula gidecektim de...”

Kyungsoo onun gibi kafasını eğdiğinde utançla konuştu.

“Köpek...”

“Hm?”

Gözlerini kapatarak sesini yükseltti.

“Köpek kovaladı ve kaçtım! Ben kaçtıkça takip etmeye devam ettiler. Erkek olabilirim ama hayvanlardan korkuyorum olamaz mı?!”

Kyungsoo ciddi yüz ifadesi ile ona bir iki saniye baktıktan sonra kahkaha atmaya başladı. Gülmesi şiddetlendikçe Jongin ona daha sert vuruyordu.

Gülmesini zorlukla durdurduğunda gülümseyerek karşısındaki kızarmış çocuğa baktı.

“Ne kadar endişelendim haberin var mı? Bir an bulamayacağım sandım.”

Jongin gözlerini sonuna kadar büyültüp hiçbir şey diyemedi. Ne de hareket edebildi. Tabi Kyungsoo elinden tutup çektirince ayaklanması gerekti.

“Hadi odamıza dönelim Jongin.”

Bakışlarını ellerine indirdi ve gülümsemesini saklamaya çalıştı. Hoşuna gitmişti.

...

Yurda girdiklerinde Sehun hızla Jongin ve Kyungsoo'nun yanına gitti.

“Jongin neredeydi-..!”

Ellerini gördüğünde sesini düşürdü. Biraz morali bozulmuş gibiydi. Alt dudağını dişlerken Jongin sevimlice konuştu.

“Köpekler kovaladı da... O yüzden kayboldum.”

Sehun iç çekti ve kafasını salladı.

“Pekala, görüşürüz.”

Arkasını dönüp gittiğinde Jongin'e endişelenmesine fırsat vermeden çektirmeye devam etti Kyungsoo.

Odasına gidip kapıyı kapattığında yere doğru çöktü.

Tao, elindeki ağırlığı bırakarak arkadaşının yanına gidip eğildi.

“Bu hal ne? Neyin var?”

Sehun bir eli ile yüzünü kapadı.

“Hiç sevmemem gereken birini seviyorum. Acaba pes etsem mi diye düşünmüyor değilim.”

Tao sinirlenerek Sehun'un kafasına sertçe vurdu.

“Şaka mısın sen?! Savaşmadan pes mi edeceksin?!”

Arkadaşına doğru döndüğünde kaşlarını çatmış halde ona bakıyordu.

“Git ve elinden geleni yap! Hiçbir şey için geç değil daha, değil mi?”

Arkadaşının verdiği özgüven ile gülümsedi.

“Evet, savaşacağım!”

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin