I'm no good for you

347 27 35
                                    

“Nerede bu çocuk?!”

Hyoyeon okulun etrafında Kyungsoo'yu ararken çarptığı kişi ile geriledi.

Sehun garip garip kıza bakıyordu. Parti çoktan bitmişti, gitmesi gerekmiyor muydu?

“Kime çarptığını sanıyorsun sen?”

Kız, sinirli bir şekilde çıkıştığında Sehun aklına ancak gelerek karşı çıktı.

“Asıl senin burada ne işin var? Parti çoktan bitti!”

Kız saçlarını savurup poz aldığında Sehun iğrenerek kıza bakıyordu.

“Kyungsoo oppayı görmeden hiçbir yerden ayrılmam! Şimdi söyle, o nerede?”

Sehun, Kyungsoo lafından sıkılmış olacak ki kaşlarını çattı.

“Nereden bilebilirim?! Her neyse, çık git artık buradan!”

“Hayır gitmeyece-..!”

Kız lafını bitirene kadar Sehun kızı tutup götürmeye başlamıştı bile.

...

Ayrıldıklarında Jongin kıpır kıpır bakınıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu ve olduğu yerde dikiliyordu.

Ama aldığı kökü ile Kyungsoo'nun sarhoş olduğunu anlamıştı.

Ve ‘Belki hatırlamaz.’ diye düşünürken birden üzerine düşmüş çocukla streslenmişti.

Yüzüne doğru baktığında uyuduğunu anlamıştı ama sevinsin mi üzülsün mü bilemedi.

Çünkü Kyungsoo düşündüğünden de ağırdı.

Kyungsoo'nun kollarını boynuna sardı ve çektirerek götürmeye çalıştı.

Tabi odalarına gidene kadar baya bir zorluk çekmişti. Yatağına doğru fırlatıp yatırdığında yere yığıldı. Çok fazla yorulmuştu ve terlemişti.

Ona doğru yaklaşarak yüzünü inceledi her zaman yaptığı gibi. Ve birkaç dakika önce yaşadıkları aklına gelince utançla banyoya kaçtı.

...

Banyodan çıktıktan sonra kendi yatağına gitti ve boylu boyunca yattı. Yastığı alıp yüzünü kapatırken hep o sahne gözlerinin önünde beliriyordu.

‘Kendine gel Jongin!’ dese de yüzünde aptalca bir gülümseme vardı. Yatağının kenarındaki demirlere yaslanarak aşağıda yatan Kyungsoo'ya baktı.

“Neden onu düşünüp duruyorum ki? Acaba yönelimim ben fark etmeden değişti mi?”

Yatağına geri döndü ve gözlerini sıkıca kapattı. Ki çabucak uyumuştu.

...

Sabahleyin Kyungsoo boyun ağrısı ile uyanmış, üstelik geç de kalmıştı.

Kafasını kaşıyarak ilerlerken arkasındaki yürüme seslerine karşın arkasına her döndüğünde biri olduğundan emin olsa da hiç kimse olmuyordu.

Biraz daha yürüdüğünde en sonunda sıkıldı ve hızlıca arkasını döndü.

Jongin, o da geç kalmıştı, olanlardan sonra Kyungsoo'nun yanına gitmeye çekiniyordu. Gizlenerek gitmeye çalışsa da işe yaramamışa benziyordu.

“Neden saklanıp duruyorsun?”

Kyungsoo beklediğinin aksine sakince sorarken Jongin yüzüne bakamıyor ve gömleğinin ucu ile oynuyordu.

“Saklandığım falan yok. Ne saçmalıyorsun?”

Kyungsoo göz devirdi ve yürümeye devam etti. Jongin de sorun olmayacağını düşünerek yanında gitmeye başladı.

Ama aralarındaki uzaklık göze batan cinstendi.

“Dün sana bir şey mi yaptım? Neden garip davranıyorsun?”

Jongin yerinde zıplayıp kızarırken karşı çıktı.

“Y-Yo-Yok ne yapacaksın canım! Ayrıca garip falan da davranmıyorum!”

Jongin yanaklarını şişirerek yürürken Kyungsoo bileğinden tutup durdurdu.

Tabi etraftaki insanların bakışları da onlara dönmüştü.

“Hayır, bir şey olmuş. Çabuk söyle.”

Nasıl söyleyeceğini bilemediği için bir çırpıda söylemeye karar verdi.

“Dünöpüşmüşolabilirizamagerçekteniteyerekolmadı.”

Kyungsoo, karşısındaki renkten renge giren çocuğun hızlı konuşmasından hiçbir şey anlamadığı için bir kaşını kaldırmış ‘Ne?’ dercesine bakıyordu.

“Diyorum ki..!”

Heyecanla sesini yükseltse de sonlara doğru sesinin seviyesi düşmüştü.

“... dün kısmen öpüşmüş olabiliriz. Ama gerçekten isteyerek değildi!”

Jongin ellerini birleştirip kafasını eğdiğinde Kyungsoo şaşırarak ona bakıyordu.

“Dur, ne..?”

Tabi Jongin koşarak gitmişti.

...

Sehun, telefonuna gelen mesajla Jongin'i aramaktan vazgeçti ve gördüğü şey ile zaman bir an onun için durmuştu.

Mesaj sadece bir resimden ibaretti. Ama resimde Kyungsoo ve Jongin'in öpüşmesi vardı.

Kalbinde oluşan sızı gittikçe artarken gözlerinin dolmasına anlam veremedi.

“Bu da ne böyle?”

Sinirden gülümserken ellerini saçlarına geçirdi.

Tam içeriye gidecekken Jongin omuzuna vurarak dikkatini topladı.

“Sehun-..! Ne oldu, neden ağlıyorsun?!”

Hızlıca gözlerini silip çocuğa gülümseyerek döndü.

“Gözüme bir kaçtı da, o yüzden bu haldeler. Her neyse...”

Fotoğrafı sorup sormama konusunda gidip gelirken sorma kararı aldı.

“Bana bir mesaj geldi. Sen ve Kyungs-...”

İki çocuğun heyecanla bir yere giderken Jongin'e çarpmaları sonucu Sehun'a doğru çarpmıştı Jongin.

Yüzüne odaklandığında diyeceği şeyi bile unutmuştu.

Hemen kendini Sehun'dan uzaklaştırdığında cümlesine devam etmesi için baktı Jongin.

“Ne diyecektin?”

Kafasını salladı ve yürümeye devam etti.

“Boşver. Önemi yok.”

...

Oyun salonundaki basketbol topları ile oynayan Tao, dedikoduların gittikçe artmasıyla içten içe seviniyordu.

Tabi, gömleğinden tutulup çekilene kadar.

“Fotoğrafları sen attın, değil mi?!”

Kyungsoo sinirle sorduğunda Tao yandan sırıttı.

“Benim olduğumu nereden bilebilirsin ki? Kanıtın var mı?”

Ve arkadan biri çıkarak konuştu.

“Evet, var.”

Last Note: Uzun uzun yazıyorum ama kitabı kaç bölümde bitireceğim hala emin değilim :( Ne zaman bitireyim?
Ve okurken keyif alıyor musunuz merak ediyorum çünkü yazım stilim pek beni tatmin etmiyor

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin