Zero for conduct

335 24 36
                                    

"Sen... Ne..?"

Tao gördüğü kişi ile şoka girmişti. Arkadaşım dediği kişi... Nasıl olur..?

"Dün herkese fotoğrafı atmadan önce seni çekerken gördüm. Pek gizli iş yapamıyor gibisin."

Junmyeon net bir şekilde söylediğinde Tao'nun siniri artıyordu.

"Sen benim arkadaşımsın! Nasıl olur da onu tutarsın?! Kimin tarafındasın söyle!"

Junmyeon etrafına bir süre baktıktan sonra tekrar arkadaşına döndü.

Ama Kyungsoo işin uzadığını düşünerek daha fazla beklemeden bir yumruk atmıştı çocuğa. Ve hayliyle kavga çıkmıştı.

...

İnsanların koşuşturmalarına anlam veremeden bakıyordu Jongin. Merakına yenik düşüp oraya doğru giden bir öğrencinin kolundan tuttu.

"Hey, olay ne? Neden herkes böyl-..."

"Kavga çıkmış. Hem de Kyungsoo ve Tao arasında. Kaçırmamamız gerek!"

Çocuk bir çırpıda anlatıp gittiğinde Jongin'in koşmasına yetişmeye çalıştı Sehun.

İçeri girdiğinde birbirine girmiş çocukların arasına zorlukla girdi.

"Durun!"

İttirerek ikisini uzaklaştırdığında Jongin ikisine bir süre baktı.

"Olay ne? Neden bu haldesiniz?"

Tao patlamış dudağını parmakları ile silerken Kyungsoo onlara bakmıyordu bile.

"Herkese atılan fotoğraf yüzünden."

Junmyeon kimsenin söylemeyeceğini anladığında seslice söyledi. Jongin kafasını eğerek ona döndü.

"Fotoğraf mı? Ne fotoğrafı?"

Telefonunu çıkarıp gösterdiğinde sertçe yutkundu. Nasıl bir yalan uydurabilirdi ki?

"Biz bunu yurt dışında selamlaşmak için yapıyoruz! Sizde farklı mı karşılanıyor?! Hahaha!"

Stresle yalanının saçmalığına güldü. Ama aklına başka hiçbir şey gelmemişti ve bunun işe yaraması için içinden dua etmeye başladı.

Etraftaki insanların yüzlerindeki şüpheli bakışlar biraz azalmıştı ama tam olarak yeterli değil gibiydi. Yine de daha fazla zorlayıp iyice belli etmeye gerek yoktu.

Tao, Junmyeon'a omuz atarak uzaklaşırken kulağına doğru fısıldamıştı.

"Sakın yanıma yaklaşma."

Karşısına doğru bakarken kendi kendine 'Sen doğrusunu yaptın.' dese de içinde garip bir pişmanlık vardı.

...

Sehun, diğer günlerden farklı olarak, tek başına yemek yiyordu. Aslında yemiyordu, sadece tabağı ile oynuyordu.

Siwon, Junmyeon ve Luhan çocuğun yanına oturduklarında biraz şaşırmıştı.

"Oh, Jongin nerede?"

Junmyeon merakla sorduğunda omuz silkti Sehun.

"Bir rapor götürmesi lazımmış Bayan Park'a. O yüzden geç gelecek."

Başını ağırca salladı ve diğerleri ile birlikte yemek yemeye başladı.

Siwon yandaki kısa etekli kadın garsonları görünce çatalını sahteden yere itti. Sehun'un da dikkati oraya çekilince o da aynı şeyi yaparak niyetlerini belli etmişlerdi.

Aşağı eğilip bacaklarının arasından kadınlara bakarken Luhan'ın sesi ile normal oturacaklarken Sehun kafasını masaya çarpmıştı.

"Kalkın şurdan! Kimse de anlamadı onlara baktığınızı zaten."

Junmyeon onlara gülerken Sehun başını ovalıyordu. Kadınlar da ilgisini çekiyordu. Peki neden Jongin'den hoşlanmaya başlamıştı ki?

...

"Nereye gidiyoruz, Sehun?"

Hafta sonuna geldiklerinde boş zamanları artmıştı. Sehun da değerlendirmek için Jongin'i de yanında sürüklemişti.

"Şehri gezmek ister misin?"

Jongin kafasını salladığında Sehun gülümseyerek baktı.

"O zaman hadi gidelim!"

Jongin sorgularcasına baktığında bileğinden tutulup okulun dışındaki durağa çekilmeye başlamıştı bile.

Son dakikada bindikleri otobüste yer bularak yan yana oturdular.

"Bu gezi de nereden çıktı?"

Merakı artarak sorduğunda Sehun omuz silkti.

"Belki gizli randevu ayarlamış olabilirim."

"Sen, ne-..?"

...

Jongin, kendi ile eşleşen sevimli kızla sohbet ederek etrafta dolaşıyorlardı. Ama Jongin'in kafası biraz dolu olduğundan, pek konuşulan konudan bir haberdi.

"Jongin..."

Kız kızarık yüzle ona döndüğünde ilgisini ilk kez göstermişti.

"Seninle çıkmak isterdim ama... Arkadaş kalmak daha mantıklı geliyor. Çünkü gerçekten çok iyi birisisin ve böyle bir arkadaş bulmak çok zor."

Kız konuşmaya başladığından beri yere bakarken konuşmasını devam ederken yüzüne doğru bakışlarını kaldırdı.

"O yüzden... Biraz sıkıntılı gözüküyorsun. İstersen bana anlatabilirsin."

Kız elinden geldiğince anlatmak istediklerini toparlayıp söylemeye çalışırken Jongin anlatıp anlatmama konusunda kararsızdı.

"Aslında..."

Fıskiyenin mermer kısmına hızla oturup dudak büzdüğünde kız az kalsın gördüğü manzaran dolayı kıkırdamaya başlayacaktı.

"Yanlışlıkla birini öptüm. Aslında iki kişiyi."

Dediği şeyler onu iyice utandırıyordu ama kız ilgi ile onu dinliyordu.

"Ama o iki kişinin yanındayken garip hissediyorum. Ne yapmalıyım?"

Kız bir süre düşündü ve yanına oturdu.

"İkisi de konuştuğun arkadaşların mı?"

Başını sallayıp kafasını eğdi.

"Gözlerini kapa."

Jongin soran gözlerle kıza baktı.

"Gözlerini kapa ve aklına ilk kim geliyorsa yanına git. Bence o senin gerçekten sevdiğin kişi."

Gözlerini kapadığında yüzü canlanan kişi ile kalbi tekledi. Belki de kızın dediği haklıydı.

"Çok teşekkürler!"

Kızın elini hızlıca sıkıp salladı ve koşarak gitti.

"İyi şanslar Jongin!"

Last Note: 40-50 bölümde mi bitireyim yoksa dizinin ilk sezonunu yazana kadar mi devam edeyim? Kararsız kaldım :/

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin