I think I

341 27 30
                                    

“Tatilde ne yapacaksınız?”

Jongin gittikçe büyümüş olan arkadaş grubuna bakarak konuştu. Junmyeon ve Luhan'ın yanlarına katılacaklarını hiç düşünmemişti.

Junmyeon çantasını düzelterek Jongin'e döndü.

“Büyük ihtimal burada kalıp tatilin bitmesini bekleyeceğim.”

Nemlendirici kabını cebine koyarak konuşmaya katıldı Luhan.

“Eve gideceğim. Ya sen Sehun, sen ne yapacaksın?”

İlgiyle ona baktığında boynunu sıvazladı Sehun.

“Ben de evime döneceğim sanırım.”

Jongin'e döndüğünde cevaplama sırasının onda olduğunu anlamıştı. Biraz buruk bir gülümseme ile konuştu.

“Sanırım ben de okuldayım.”

Junmyeon gülümseyerek Sehun ile arasına girdi.

“O zaman tatili birlikte geçirelim mi? Birçok kişi gittiği için aynı odada bile kalabiliriz.”

Luhan, Junmyeon'un kendisine Sehun konusunda yardımcı olmaya çalıştığını anlamıştı. O yüzden vakit kaybetmeden Sehun'un ilgisini çekmeye çalıştı.

“Birlikte gidebiliriz o zaman, değil mi?”

Koluna giren çocukla şaşırsa da bozuntuya vermemeye çalıştı.

“A-Ah... Fark etmez.”

Biraz rahatsız olmuşcasına gözlerini devirdi.

‘Acaba Jongin'i evime davet etsem...’

Yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Çünkü aklında eğer aynı evde kalırlarsa belki de birlikte banyo yapabi-...

“Sehun!”

Tabelaya çarpması ile yeri boylamıştı. Etrafına toplanan arkadaşları ile toparlanmaya çalıştı.

“Burnun...”

Elini burnuna sürdüğünde oluk oluk kan geldiğini gördü. Tam yine bayılacakken sıkıca tutup ayaklandırdılar.

“Kanaması geçer değil mi?”

...

Saçlarını kurulayıp saate baktı. Sehun ve Luhan'ı geçireceklerdi. Üstü biraz ıslandığı için üzerini değiştirmeye gidiyordu ki Kyungsoo ile karşılaştı.

“Oh, erkencisin.”

Jongin kafasını sallayıp yukarıya çıktı. Tişörtlerini karıştırırken Kyungsoo hareketlenmeyi anlayıp meraklanmıştı.

“Bir şeye mi hazırlanıyorsun?”

Siyah bir tişört bulup giyidiğinde cevapladı.

“Sehun ve Luhan'ı geçireceğiz. Çabucak geri gelirim.”

Bir yandan içini yiyen soruyu merdivenlerden inerken sordu.

“Sen de... Gidecek misin?”

Hayır cevabını vermesini bekliyordu ama, yüzü öyle gözükmüyordu.

“Ben... Gitmem gerek.”

Kyungsoo yüzünü başka yere çevirip çantası ile uğraşırken Jongin burukça kısa bir kahkaha attı.

“Peki, iyi eğlenceler şimdiden.”

Dışarı çıktı ve düşünceli bir Kyungsoo'yu arkasında bıraktı. Bir süre etrafında dolandı ve telefonunu çıkarıp birini aradı.

“Yardımına ihtiyacım var.”

...

Dışarısının akşam vakti eseceğini hiç tahmin etmemişti Jongin. Ellerini kollarına sararak bavullarını çektiren arkadaşlarını okulun çıkışına kadar Junmyeon ile takip etmişti.

Kapıdan dışarı çıktıklarında Sehun arkasını döndü ve Jongin'in o halini görünce şaşırdı.

“Neden yanına bir şey almadın?”

Ellerini Jongin'in ellerinin üzerine koydu ve şaşkınca ona baktı.

“Ellerin buz gibi!”

Jongin yandan gülümseyerek geriledi.

“Sadece senin ellerin çok sıcak.”

Üzerindeki gri uzun hırkayı çıkarıp omuzlarına koydu Sehun. Tabi zor zahmet koymuştu. Çünkü Jongin reddedip duruyordu.

“Giy şunu. Benim yanımda yedek var.”

Pes ederek omuzlarını düşürdü Jongin. Junmyeon gülümseyerek onlara bakıyordu. Luhan'ın tersine kıskanarak değil imrenerek bakıyordu.

“Otobüs geldi, hadi gidelim Sehun!”

Bileğinden tutarak çekiştirdiğinde Sehun zorla el sallayarak uzaklaştı.

Otobüs uzaklaştığında Junmyeon ile ağır ağır yürüyerek yurtlara gidiyorlardı.

“İstersen odamda kalabilirsin. Luhan gittiği için tekim.”

Jongin reddedecekti ki Kyungsoo'nun da gideceği aklına gelince sonradan vazgeçti.

“Tamam! Gidip eşyalarımı toplayacağım.”

Ellerini omuzlarına koyarak hırkayı tutmaya çalışırken koşuyordu. Arkasında ona gülen Junmyeon'u duymadan.

...

İçeri girdiğinde Junmyeon kapıda bekliyordu. Yukarı çıkıp küçük çantasına birkaç şey koyup hızlıca aşağı indi. Kyungsoo kuşkulanarak ona döndü. Gözleri ‘Nereye?’ der gibi duruyordu.

“Junmyeon ile kalacağım tatil boyunca. Görüşürüz.”

Kapıyı kapattığında gülüşmeler eşliğinde gittiler.

Kyungsoo hala aynı bakışını takınıyordu.

“Neden içimde garip bir his var?”

Kafasını salladı ve sahte seyahat çantasını hazırlamaya devam etti. O sırada telefonuna mesaj geldi.

‘O saatte okulun arkasında olacağım. Oraya doğru koş, tamam mı?’

Görüldü atarak telefonu kapadı. Umuyordu ki planları işe yarardı.

...

“Sizin odanız daha farklıymış!”

Junmyeon kendini yatağına attığında etrafa imrenerek bakıyordu Jongin.

“Neredeyse her oda farklı, şaşırmaman lazım.”

Çantasını koltuklara koyup oturdu. Junmyeon da ayaklanıp karşı koltuğuna oturdu.

“Jongin, aslında seni çağırma sebebim sadece birlikte zaman geçirmek değil.”

Dudaklarını yiyip ellerini birleştirdi ve ortalarındaki masaya baktı.

“Ben... Sizi Sehun ile... Öpüşürken görmüştüm.”

Jongin tedirgince karşısındaki iki büklüm olmuş çocuğa baktı. ‘Nasıl haberi olabilir?’ derken ağlayarak gittiği zaman aklına geldi.

“Sadece merak ettim, acaba siz çıkıyor musunuz diye ama Kyungsoo ile ilişkin de yakın gibi.”

Jongin derince düşünürken Junmyeon dediklerinin fazla ağır mi olduğunu düşünmeye başladı.

“Ta-Tabi haddime değil ama..! Söylemek zorunda değilsin!”

Junmyeon ellerini sallarken Jongin yüzüne döndü.

“Sen benim arkadaşımsın, anlatacağım.”

Last Note: 15 bölüm olmuş ve bölümler arttıkça oylar da aynı anda azalmış. Evet yazmaya devam edeceğim ama böyle olunca yazasım gelmiyor. O yüzden sınır koymaya karar verdim.

Eğer bu bölüme +5 oy gelirse diğer bölümü atacağım. Yapmak istemezdim ama nedenini yukarıda yazdım zaten.

5 oy o kadar da zor olmaz değil mi :(

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin