I didn't

360 27 28
                                    

Uykusunu doğru düzgün alamamış Jongin salına salına yurttan çıkmaya çalışıyordu.

Sehun bu gün onu almaya gelmemişti. Belki de dünkü olay yüzünden utanmıştı.

Normalden daha sesli olan yurdun nedenini öğrenmek hayliyle kendine kalmıştı. Kulak kabartıp oradaki birkaç kişiyi dinlemeye başladı.

“Kyungsoo ameliyat olmuş! O yüzden aylarca kimse ile iletişime geçmemiş. Yazdığını göre konuşamıyormuş bile o zamanlar.”

Jongin duydukları ile gözlerini büyülttü. Bu nasıl duyulmuştu ki?

Herkesin ağzında bu muhabbet gezerken Jongin uykusundan ayılmıştı bile.

Okula yaklaştığında Sehun'un kapıda beklediğini gördü. Yanına adımlarını hızlandırarak gitti.

Jongin'in konuşmasına izin vermeden Sehun konuşmaya başlamıştı bile.

“Duydun mu? Herkes Kyungsoo'nun ameliyatı hakkında konuşuyor.”

Kafasını gelişi güzel salladığında Sehun'un daha fazla konuşmasına izin vermedi.

“Dedikoduyu dağıtanın kim olduğunu bulmam lazım! Bir fikrin var mı?”

Sehun anlamsızca ona baktığında bilmediğine dair hareketler yaptı.

“İyi de... Seni neden ilgilendirsin ki?”

Tükürüğü boğazına takıldığında o da aynı şeyi düşünüyordu. Cidden, neden ilgileniyordu ki?

“Çünkü... Çünkü o benim oda arkadaşım! Yardımcı olmam gerek değil mi?”

Sehun, Jongin bile bilmese de, asıl nedenini çözmüşe benzer bir yüz ifadesi takındı ve daha fazla diretmeden sınıflarına doğru yürümeye başladı.

“Hey, bekle beni!”

...

Öğle arası Kyungsoo onu bahçeye konuşmak için çağırmıştı. Garipsese de kabul etmişti. Ama yüz ifadesinden dolayı içinde korku da salınmıştı.

Sehun'dan ayrılıp yemek saati olduğu için kimsenin olmadığı bahçeye gitti.

Ama tek o yoktu.

Junmyeon, Luhan ile birlikte banklardan birinde oturuyor ve konuşuyorlardı. Aslında Luhan konuşuyor, Junmyeon da onu dinliyordu.

Anlattıklarından sıkılsa da kafasını sallayarak dinliyor havası veriyordu. Ama o an ilgisini çeken bir şey oldu.

Jongin, Kyungsoo ile tek başlarına konuşuyordu. Ayağa kalkıp gidecekken Luhan ona soran gözlerle baktı.

“Nereye gidiyorsun? Daha anlatacaklarım bitmemişti.”

Junmyeon hızlıca bir yalan uydurup onları dinleyebileceği bir yere geçti. Nedense içinden bir ses dinlemesi gerektiğini söylüyordu.

...

Jongin elleri ile oynarken karşısındaki ona kaşları çatık bakan çocuğun ne diyeceğini düşünüyordu.

“Sen mi yaydın?”

Jongin ilk baş anlamasa da konunun sabahtan beri dönen muhabbetten dolayı olduğunu düşünerek olumsuz anlamda başını salladı.

“O zaman kim yaydı?! Senden başkası bilmiyor bunu! Dün bizi dinlerken seni görmedim mi sanıyorsun?!”

Elleri titremeye ve gözleri dolmaya başlayan Jongin sesini çıkarması gerektiğini anlayarak bağırmaya başladı.

“Ben değildim! Neden böyle bir şeyi yapayım?!”

“Peki ben neden sana güveneyim?!”

Sertçe çakıl taşlı yola Jongin'i ittirdiğinde düşeceğini tahmin etmese de arkasına dönüp bile bakmadan gitmişti. Junmyeon gördükleri ile hemen Jongin'in yanına gitti.

“Hey, Jongin! İyi misin?!”

Ona endişe ile bakan çocuğa sadece elini karnına götürüp “Acıyor...” diyebilmişti.

Beyaz formasından ortaya çıkan kırmızı rengi gördüğünde hemen telefonu ile yurt başkanını aramıştı.

“Siwon hyung! Çabuk buraya gelmen gerekiyor.”

...

“Tam iyileşeceği zaman tekrar yarayı zedelemişsin. Bundan sonra daha fazla dikkatli ol ve birilerinin sana vurmasına izin verme, tamam mı?”

Chaeyoung söylemesi gerekenleri söyleyip Jongin'in saçlarını dağıtıp oradan ayrıldı. Onu en başından beri bekleyip kenarda onları dinleyen Junmyeon ayaklandığında Jongin bileğinden tuttu.

“Teşekkür ederim.”

Junmyeon ilk baş şaşırsa da tebessüm ederek uzaklaşacaktı ki ‘Acaba Tao'nun yaptığını söylesem mi?’ diye düşünmeye başladı.

“Jongin, sana söylemem gereken bir şey var.”

Yaralı çocuk ona kafasını yana yatırarak bakarken Junmyeon devam etti.

“Dedikoduyu çıkaranın kim olduğunu biliyorum.”

...

“Bu gün son gün, iyice çalışın tamam mı?”

Siwon yurttaki herkese içten bir gülümseme verdiğinde herkes alkışlayıp tezahürat yapmaya başladı.

Dağılmaya başladıklarında Siwon, Jongin'in yanına gitti. Aklına takılan şeyi söylemesi gerekiyordu.

“Jongin, biraz konuşalım mı?”

Ayağa yeni kalkmış çocuk bir çırpıda oturarak dinlediğini belli etmeye çalıştı.

“Yarandan dolayı istersen dans etmeyebilirsin. Bizim için sıkıntı değil, Sehun var sonuçta.”

Sertçe yutkunarak Siwon'a baktı. Dans etmek istiyordu. Herkesin önünde kendini göstermek istiyordu. Babasının gereksiz dediği şeyi herkesin imrenerek izlemesini istiyordu.

“Hyung... Üzgünüm ama ben dans edeceğim.”

Siwon biraz şaşırsa da gülümsedi ve omuzunu pat patladı.

“Peki madem. İyi şanslar.”

Jongin de gülümsedi ve kafasını salladı. Ayaklandığında odasına nasıl gireceğini düşünüyordu.

to the beautiful you dokai ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin