Her şey hızlı gelişiyor biliyorum
Afterglow çok güzel bir şarkı bu arada
Yolculuk sırasında Wendy aradı, telefonu açtığımda beni azarlamasını beklemiyordum.
- Geldiysen neden bizi ziyarete gelmedin? O kadar mı değersiz olduk gözünde?
- Aklımdan çıkmış, Jennie'yle takılınca böyle oluyorum.
- Her neyse, Jennie ile aranız nasıl?
- İyi, haftaya evleniyoruz ve nişanlı olmamıza rağmen yüzük yok.
- O işi bana bırak.
- Zevkine güveniyorum Wendy, iyi bir şeyler seçersin yani.
- Yüzükler yarın sabah elinde olur.
Teşekkür ettikten sonra telefonu kapattım ve yola odaklandım. Sabah yüzükleri alır ve 3 gün sonra da yüzüklerden birini ona verirdim. Aklımda çok güzel bir plan vardı.
Jiyong'un deposuna geldiğimizde arabadan indim ve şoför de peşimden geldi. İçeri girdiğimde, babamın en güvendiği adamı Mino'yu ve karşısındaki Jiyong'u gördüm. İkisi de birbirlerine silah doğrultmuştu ve diğer adamlar da ne yapacağını bilemez halde silahlarını çıkarmışlardı. Jiyong'un yanına geldim ve Mino'ya baktım. Beni gördüğüne şaşırmıştı. Arkamdan gelen şoför belime bir silah yerleştirdi ve birkaç adım geriledi.
- Mino?
- Bayan Manoban? Sizin bu piçin yanında ne işiniz var?
- Seni babam mı gönderdi?
- Evet efendim, ama sizin burada olacağınızdan bahsetmemişti.
- Mino git buradan ve babama hiçbir şey söyleme.
- Üzgünüm, ben babanıza sağdığım.
Jiyong silahını ateşledi ve Mino'nun arkasındaki adamı vurdu. Ben de belimdeki silahı çektim ve Mino'ya doğrulttum. Gitmesini istiyordum ve o tam tersi dikiliyordu. Birkaç silah sesi daha gelirken Mino ile bakışmaya devam ediyorduk. Ona gitmesi için gözlerimle yalvarırken, karnımın sol kısmında hissettiğim acı ile yere düştüm. Elimi koyduğum yerde bir sıcaklık vardı ve çok acıyordu. Gözlerimi açıp baktığımda bir merminin karnıma saplandığını gördüm. Mino kendi adamlarını durdururken ve geri çekilirken, Jiyong'un adamları bana yardım etmeye gelmişti. Jiyong sesli bir küfür savurdu ve açılan depo kapısına baktı. Gelenler Joy ve Yeri'ydi, seslerinden tanımıştım ve hemen başımda bitmişlerdi. Joy tıbbi eğitim aldığından dolayı, başımdakileri kovdu ve elleriyle yarama baskı yaptı.
- Başını belaya sokmadan rahat duramıyorsun, değil mi Manoban?
Acı içinde kafamı salladım ve Joy'a bakmaya devam ettim. Ne yapacağını bilmiyor gibi duruyordu, aslında daha çok kararsız gibiydi. Jiyong ile konuşmasını dinleyerek uyanık kalmaya çalıştım.
- Çok kan kaybediyor, onu acilen bir yere götürmeliyiz. Hastane seçenekler arasında değil. Jisoo'nun evine ne diyorsun?
- Her şeyi anlatmak zorunda kalırız.
- Sence bu önemli mi şu anda? Orada fazladan tıbbi malzeme vardı, Lisa'yı elimden geldiğince iyi tedavi edebilirim.
Jiyong iç geçirdi ve adamlarına işaret verdi. Beni ayağa kaldırdılar ve arabaya doğru yürütmeye çalıştılar, acı fazla olsa bile dayanmak zorundaydım. Yolculuk boyunca Joy yarama baskı yapmaya devam etti. Jisoo'nun evine geldiğimizde Joy beni arabadan indirdi ve kolumu omzuna atarak ağırlığımın bir kısmını aldı. Elimle yaramı tutarken Jiyong alacaklı gibi kapıyı çalmaya devam ediyordu. Jisoo kapıyı açtığında bir küfür savurdu ve bizi içeriye aldı. 2 yıldan sonra böyle karşılaşmayı beklemiyor olmalıydı. Joy beni yatağa bıraktığında ağzımdan acı bir inleme kaçtı, dayanamayacak gibiydim ve bilincim kapanmak üzereydi. Diğerleri malzemeleri getirirken Joy tepeme dikildi ve tehditlerini savurmaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Happy Marriage | Jenlisa
FanfictionKitaplarımı çok sorgulamayın kapağı bile rastgele seçen bir insanım ben hiçbir şeye dikkat etmiyorum Jennie ve Lisa'nın ultra mutlu bir evlilikleri olacağına inanarak okuyun o zaman daha çok sövüyorsunuz