1.Bölüm | Uyku

169 19 58
                                    

Öncelikle olarak tekrar merhaba; yıllar oldu bu platformda bulunalı. Aga be, zaman çok hızlı geçiyor.

Kitap okunur mu bilemiyorum ama eğlenerek yazdığım bir kitap. Klasik cümleleri bilirsiniz herhalde. İşte vote, yorum vs. Ama ben sizi bunlara zorlamıyorum. Eğer kitap için yorum atmak isterseniz atarsınız zaten. Tabii, bunların söylenmesinin nedeni insanların yazarken motivasyon kaynağı araması.

Ne çok konuştum ben. Yazım hatalarım varsa lütfen belirtin ki bir daha ki bölümlerde daha dikkatli yazabileyim.

Son olarak bir daha böylesine uzun bir giriş yapmayacağım. Yazarken yoruldum anasını satayım. İyi okumalar dilerim.

Hepimiz ne uğruna yaşıyorduk? Şöhret için mi? Para için mi? Yoksa gerçekten yaşamak için mi?

Yaşayan ölüler gibiydik şu son günlerde. Sadece o günü kurtarıp sonrasında nelere yol açabileceğini bilmeden önümüze bakmaya devam ediyorduk. Başımıza herhangi bir şey geldiğinde ilk başta 'Neden bu benim başıma geliyor?' diye düşünsek de sonra geçmişimize baktığımızda kendi paçamızı kurtardığımız durumlardan birisinin sonucu olduğunu çok rahat bir şekilde görebiliyorduk.

İnsanların çok fazla stresli ve kaygılı olduğu, binalardan ve yollardan görüntüsü giderek kirlenen, arabaların ve insanların sesleriyle oldukça kirlenen şehir olan İstanbul'da yaşıyordum. Küçükken sahile gidip Marmara Denizi'ni izlediğim İstanbul... Çocukken İstanbul'un yorgunluğunu görmek benim için zor olsa da şu an okula giderken bindiğim otobüste İstanbul'un yaşlılığını görüyordum. Bu durum beni genel olarak beni üzüyordu ve İstanbul'un depresyondan çıkacağı o günü sabırla bekliyordum.

Otobüste okula giderken kafamı cama çevirip gri bulutlarla kaplı gökyüzüne bakmıştım. İnsanların neden güneşli havaları sevdiğini hiç anlamamıştım. Yağmurun sessizliği ve sakinliği varken güneşin kasvetini sevmek bana hiç güzel gelmemişti. Yağmur çoğunlukla benim ruh halimi yansıttığı için yağmuru genel olarak sevmiştim.

Kafamı camdan ayırmayarak insanları izlemeye devam etmiştim ama bir süre sonra insanları izlemeyi bırakmıştım ve MP3 çalardan rastgele bölümünü seçip müzik listemi karıştırmıştım.

Müzik dinlerken bir şeyler düşünmeyi genel olarak seviyordum ve bir şeyler düşünmeyi bırakıp elime telefonu almıştım ve telefonun kilit ekranını açıp telefondan saate baktığımda okula geç kaldığımı görünce kaşlarımı çatmıştım. Çoğunlukla dakik bir insan olsam da arada yapıyordum böyle hatalar.

Merak etmeyin, hallediyorum.

Otobüs durağa yaklaştığında ben de kapıya yanaşmak için etrafıma bakınmıştım, çünkü otobüs tıklım tıklımdı ve bu durum genel olarak benim sinirlerimi bozmaya yetmişti. Her sabah bu durumu sürekli yaşayınca sabahları okula gitmek çok zor oluyordu.

Çoğu bizim okuldan insanlardı ama bu umurumda değil.

*****************

Okula vardığımda İstiklal Marşı'na geç kaldığım için okul kapısından içeri alınmamıştım. Bu durumun ne demek olduğunu çok iyi biliyordum ve bu yüzden ilk dersi yok saymam gerektiğinin de farkına varmıştım. Geç kalmanın vermiş olduğu sinir bozukluğuyla dışarıda mal gibi beklerken bir yandan tanıdık birilerini görmek umuduyla etrafıma bakınmaya başlamıştım.

İnternet paketim ya da kontörüm olsa arkadaşlarıma yazacaktım ama yok işte.

"Gamze?" diyerek birisinin bana seslendiğini duyunca ben de sesin geldiği tarafa doğru kafamı çevirmiştim ve bana seslenen kişinin sınıf arkdaşım Enes olduğunu fark edince ona gülümseyip dinlediğim müziği kapatmıştım. MP3 çaları ve kulaklıklıkları sırtımdaki çantaya koymak için sırt çantasını yere koyup çantanın orta gözünü açıp MP3 çaları ve kulaklıkları çantanın içine koyduktan sonra çantamı tekrar sırtıma takıp Enes'e bakmaya başlamıştım.

Eski Dostlar | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin