"Durağa az bir şey kaldı, istersen otobüs gelene kadar beraber müzik dinleyebiliriz."
Bu cümleyi duyduğumda bir anlık şaşkınlıkla ona baktım, Ege ise sol kulağına taktığı kulaklık parçasını bana uzatmıştı bile.
"İçi temiz mi, yani ona göre takayım; değil mi?" Diyerek güldüğümde o da "Benim kulaklarımın içi temizdir." Diyerek gülmüştü.
"İyi bakalım." Diyerek elinden kulaklık parçasını alıp sol kulağıma takıp Ege'nin dinlediği müziklerden dinlemeye başladım.
Aklımdan ilk geçen şey, Ege'nin AirPods kulaklıklara sahip olmasıydı. Bu çocuk bu kadar zengin mi, diye düşünmeyi de ihmal etmemiştim.
Yürürken dinlediğimiz müzik gerçekten çok güzeldi. Bir dizi müziğiydi ve müziğin sözleri yoktu ama bana bir klip çekimindeymişim gibi hava veriyordu. Ege ile ben yolda yürürken arkadan dinlediğimiz şarkı çalıyordu ve bu bana garip bir şekilde mutluluk veriyordu.. Aslında hiç benlik hareketler sergilemiyordum ama o an tek hissettiğim şey gerçekten mutlu olduğumdu.
"Durağa geldik." Diyerek müziği durdurdu Ege.
O an bütün mutluluk hormonlarım uçup gitmiş gibiydi ve kendimi oldukça mutsuz hissetmiştim. Sebebini bilemesem de şu an tam olarak bu şekilde hissetmiştim.
"Evet, o zaman sana kulaklığını takdim edeyim." Diyerek kulaklığı istemeye istemeye sol kulağımdan çıkartıp Ege'ye verdim ama o elimi tutarak "Otobüs gelmedi ki, sadece durağa geldik dedim." Dediğinde daha fazla heyecana kendimi kaptırmamak için "Ben kendi kulaklığımdan müzik dinleyeyim artık, yine de dinlettiğin güzel müzikler için teşekkür ederim Ege." Dediğimde yüzümdeki buruk gülümsemeyi sahici bir hale sokmaya çalışıyordum.
"Peki, sen bilirsin." Diyerek gülümseyip elimden kulaklık parçasını alıp ait olan yere taktı, yani kendi kulağına.
Ben de çantamı yere koyup çantamın içinden kendi MP3 oynatıcımı ve kulaklığımı çıkarttım ve tam kulaklıkları kulağıma takacakken otobüsün geldiğini görmüştüm. Önümdeki insanlar yine birbirlerini iterek ilerliyorlardı. Sonuç olarak kimse sıradaki otobüs için 20 dakika beklemek istemiyordu.
Bunların başını da ben çekiyorum.
Tam Ege de binecekken şoför kapıyı kapattı ve o an Ege ve ben durakta kalakalmıştık. Bir anlığına birbirimize baktık ve ben "Şimdi 20 dakika daha mı bekleyeceğiz ya da 30 dakika?" Diyerek sinirimi Ege'den çıkartmıştım.
Aslında içten içe mutlu da olmuştum, çünkü Ege ile durakta kalmıştık ki bu onu daha çok göreceğim demek oluyordu ama benim de ders çalışmak için çok vaktim kalmadığı için sinirli tarafım daha ağır basıyordu.
"Sanki ben böyle olsun istemişim gibi bana bağırıyorsun Gamze." Dediğinde o da bana bağırmıştı çatık kaşlarıyla. İlk kez onu böyle sinirli görmüştüm ve o an ona bağırmanın gereksiz olduğunu düşünsem de geri adım atmak istememiştim.
"Ben araca sinirliyim Ege, sana sinirli değilim." Diyerek sinirli halimi sakinleştirerek konuşmuştum.
"Belli oluyor." Diyerek ima ile konuştuğunda kaşlarımı çatarak "Belli oluyor, ne demek?" Dedim.
"Otobüse sinirli olduğun için bağırmadın mı bana?" Dediğinde sesi hafif sitemli bir şekilde çıkmıştı.
"Of Ege, uzatmayalım; olur mu?" Diyerek kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
"Tamam." Diyerek kendi kulaklıklarını kulaklarına takıp müzik dinlemeye başladı ve ben de kaldırıma oturup otobüsün yolunu gözlemeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Dostlar | Yarı Texting
Teen FictionKendi halinde takılan ve devlet lisesinde 11. sınıfta olan Gamze Kaya, her yıl karma halinde sınıfların değişmesiyle birlikte nihayet kendi arkadaşları olan Poyraz, Enes, Demir, Rüzgar ile aynı sınıfta olma şansını yakalamayı başarmıştır, ancak sını...