Şu an ikimiz de hareket etmiyorduk. Dışarıdaki her kimse çaylak değildi. Ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. O da beni fark etmiş olmalı ki o da hareket etmeden öylece duruyordu.
Bu böyle olmayacaktı. İkimiz de hareket etmemekte ısrar ediyorduk. İlk hareket eden ben oldum. Hızlı ama sessiz bir şekilde yedek silahımı olduğu yerden aldım. Evimin arka tarafına kalacak pencereden Mungmool'un oyuncağını fırlattım. Mungmool da onu almak için oraya koşturdu. Bende Mungmool koşar koşmaz kapıya doğru yöneldim. Çok milimetrik hareket ederek açtım ve şükürler olsun ki açılırken gıcırdamamıştı.
Mungmool evin arka tarafında ses çıkardığı için dışarıdaki adam dikkatini oraya vermişti. Evin köşesinden evin arkasına bakıyordu. Havanın da kapalı olması işimi daha da kolaylaştırıyordu. Adam dışardakinin bir köpek olduğu hala anlayamamıştı. Ben de arkasından yine aynı sessizlikle yaklaştım. Silahımı sırtına dayamıştım boyu benden uzun olduğu için. Kafasına dayamayı tercih ederdim ama. Maalesef boyum buna engel.
Silahımı adamın sırtına delercesine bastırıyordum.
"Elindekini yere at ve bana dön."
Sözümü dinleyip silahını yere attı. Bende hemen ayağımla daha da uzağa ittim. Yüzünü bana döndüğünde bir daha görmeyi beklemediğim kişiyi gördüm. Ve Kai'yi görmemeyi dilemiştim çünkü yüzü gözü kan içindeydi. Her yerine bulaşmıştı yağmur yağdığından dolayı. Ve kaçarken düşmüş olmuş olmalı ki her yeri çamur içindeydi. Gerçekten çok kötü görünüyordu. Ayakta da zor duruyor gibiydi.
Silahımı alelacele belime yerleştirip kolundan tuttum. Yürümesine yardımcı olarak odaya kadar getirdim. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Ama öncelikle üstünü değiştirsek iyi olurdu. Onu koltukta oturur şekilde bırakıp koşar adımlarla kendimden onun için uygun olacak kıyafetler seçip geldim. Gelirken havlu almayı da ihmal etmemiştim.
Kazağının ucundan tutup yavaşça çıkardım. Islak olduğu için yapışmıştı üzerine. Ben kazağı kaldırdıkça moraran yerlerini görüyordum. Gerçekten çok kötüydü. Islak kazağını bir kenara koyup havlunun bir tanesini üzerine örttüm.
Havluyu morluklara ve yaralara dikkat ederek onu kurulamak için hareket ettirdim. Yüzünde acımaya dair herhangi bir mimik oynamıyordu. Acıtmadan yaptığıma sevinmeli miydim? Ya da sürekli başına geldiği için alışmıştır. Sürekli böyle oluyorsa çok kötü. Vücudu iyi dayanıyor onca yaraya.
Bana fazla geniş gelen hoodiemi yine bir yerlerini acıtmamaya özen göstererek yavaşça giydirdim. Sıra pantolonunu değiştirmekteydi ama bunu yapabileceğimi sanmıyordum.
"Bunu kendin yapabilir misin?"
Bir bana bir de elimdeki eşofmana baktı. Sonra elimden eşofmanı aldı. Ben de bunu fırsat bilerek yaralarını temizlemek için gerekli tüm malzemeleri olan çantayı getirmeye gittim.
Ben gelene kadar o da eşofmanı giymişti. Benim boyum kısa olduğu için şu an eşofmanım onda komik duruyordu ama şimdi gülme vakti değildi.
Bir parça pamuk alıp üzerine tentürdiyot damlattım ve yüzündeki yaraları temizlemeye başladım. Yüz bölgesi olarak sadece kaşında yara vardı. Geri kalan yerler morluklarla doluydu. Kaşındaki yarayı temizledikten sonra küçük bir yara bandı yapıştırdım. Morluklarına da faydalı olacak kremi sürdüm.
Sıra sırtındaki yaralara geldi. Keşke giydirmeseydim. Şimdi tekrar çıkartmam gerekiyordu.
"Sırtındaki yaralara bakmak için üstündeki çıkarmam gerekiyor."
Beni yine başıyla onayladı. Sanırım konuşacak mecali kalmamış. Kıyafetin ucundan tutup yavaşça sıyırdım. Kavga ettiği kişiler hep sırtına hedef almış. Sırtında morluk çok fazlaydı. Ya da sert bir şeyle sırtına vurmuşlardı. Elime kremi bolca sıkıp kocaman morluğa sürmeye başladım. Umarım ona dokunmamdan rahatsız olmuyordur. Ben olsam birinin bana çıplakken dokunmasında rahatsız olurdum. Ama Kai'nin rahatsız olsa bile şu an onu taktığını düşünmüyorum. Kremi güzelce yedirdikten sonra hoodiesini tekrardan giydirdim. Eşofmanı kendi giydiği için bir yarası olup olmadığı bilmiyordum. Sormakta fayda vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DILEMMA|| KAISOO
Fanfictionbir tetikçi, bir kaçak ve kimsenin bilmediği adım adım çözülecek sırlar "nothing is as it seems"