Duyduğum gürültüyle uykumdan aniden uyandım. Benim hızlı kalkışımla Chaewon da uyandı.
"O ses neydi baba?"
"Bilmiyorum ufaklık. Ben bakıp geleyim. Sen burada kal olur mu?"
"Ya beni kaçıran adamlar gelmişse?"
"Onlar bir daha zarar veremez. Ben seni korurum. Sen burada dur tamam mı? Endişelenecek bir şey yok."
Saçına bir öpücük kondurup üstüne tekrardan örttüm. Gürültü gelen yere doğru gitmeye başladım. İlk önce Kai'yi kontrol etmeye gittim. Büyük ihtimal yine kabus görüyor olabilirdi. Odaya girdiğimde yanılmadığımı anladım. Kai yine kabusun içindeydi. Ve yine sayıklıyordu. Ben de bekledim belki bu sefer daha fazla şey öğrenirim umuduyla.
Ama yine öğrenemedim hiçbir halt. Sürekli "yapma, hayır" diyordu. Başka da tek kelime etmiyordu. Ve şimdi de elini uzatıp bir şeyi tutma çabasındaydı. Bundan sonra 'hayır, yapma' diye bağırarak uyanacaktı. Biraz daha bekledim. Dediğim gibi oldu. "HAYIR" diye bağırarak uyandı. Dizlerini kendine çekip kollarıyla sardı ve şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Şimdi sıra onun yanına gidip destek olmaktaydı.
Yanına gidip sarıldım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Her gece her gece böyle olmayacak. En kısa zamanda buna bir çare bulmak gerekli. O ne kadar anlatmakta ısrar etse de bir yolunu bulup öğrenmeliyim. Ben ona sarılı bir şekilde dururken Chaewon koşarak yanıma geldi, bana arkadan sarıldı. Kollarımı Kai'den ayırıp Chaewon'a doladım.
"Ne oldu ufaklık? Ben sana orada kalmanı söylemiştim."
"Biliyorum ama biri hayır diye bağırınca korktum."
"Ama sana dediğim yerde kalmalıydın. Hem ben sana ben varken bir şey olmaz demedim mi?" Bunu burnuna dokunarak söylemiştim. Chaewon parmağıyla Kai'yi gösterdi.
"Baba o neden ağlıyor? Yoksa o da mı bağıran adamdan korkmuş?"
Ne diyecektim şimdi çocuğa? Bağıranın Kai olduğunu söyleyemezdim. Bu yüzden de beyaz bir yalanın zararı olmaz.
"Evet korkmuş o da. Ondan ağlıyor."
"Baba o zaman Kai de bizimle uyusun. Sen onu da korursun. Korursun değil mi?"
Bir Kai'ye bir de Chaewon'a baktım. Yapacak bir şey yoktu. Bu seferlik üç kişi uyuyabilirdik. Chaewon ortamıza yatardı.
"Evet korurum. Hadi onun elinden tut ve yatağa götür, olur mu?"
Küçük kız sözümü dinleyip ellerini dizilerine sarmış Kai'nin yanına gidip üç parmağını tuttu. Ufaklığın elleri o kadar küçüktü ki anca üç parmağını kavrayabilmişti. Bu haline gülümsemeden edememiştim. Chaewon'un Kai'nin elini tutmasıyla Kai ufaklığa baktı.
"Hadi gel bizimle uyu. Korkma babam ikimizi de korur."
Kai bir şey demeden boşta kalan eliyle gözyaşlarını sildi. Ayağa kalktı ve Chaewon'un yönlendirmesiyle uyumaya gittiler. Ben de derin bir iç çekip peşlerinden gittim.
Ben gittiğimde ikisi de yatağa uzanmış benim sığacağım kadar da yer bırakmışlardı. Ben de bana ayrılan yere uzandım. Yorganı üstümüze düzgünce örttüm. Sağıma döndüm, Chaweon da koluma yatıp bana sarıldı. Kai de sol tarafına dönmüştü. Bana öylece bakıyordu. Bir şey demek veya kast etmek için değilde öylesine. Onu öyle bırakıp ben de kolumu Chaewon'a dolayıp gözlerimi kapattım.
あかさたなは
Sabah erkenden uyandım. Chaewon'un kollarını kendimden ayırıp yatakça yavaşça doğruldum. Doğrulduğumda gördüğüm tablo beni gülümsetti. Kai de kolunu Chaewon'a dolamış öyle uyuyordu. Demek ki gece boyunca birbirimize kenetlenmiş bir şekilde uyumuştuk. Onların uyanmasın diye yavaş hareketlerle yataktan çıktım. İlk önce lavaboya ardından da Mungmool'u beslemeye gittim. Onu da hallettikten sonra mutfağa gidip kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DILEMMA|| KAISOO
Fanfictionbir tetikçi, bir kaçak ve kimsenin bilmediği adım adım çözülecek sırlar "nothing is as it seems"