Suho Hyung'un odasına girdi ve diğerleri de peşimden birer birer geldi."Nasılsın Kyungsoo?"
"İyiyim hyung. Teşekkür ederim."
"İyiysen sorun yok."
Herkes gelip boş yerlere oturdu.
"Ee hyung ne yapıyoruz şimdi?"
"Lu olayı bana da anlatsana."
"Şimdi Chan'ın kız kardeşi ortadan kayboluyor. Ama anlattığı bazı şeylere göre kaybolma değil de bi kaçırma vakası."
"Chan bize nasıl ulaştı?"
Xiumin Hyung konuşmayı devraldı.
"Benim arkadaşım Chen'e gelmiş. O da işin aslını öğrenince bana söyledi ve olay buraya kadar geldi."
"Olayın asıl tarafı ne?" diye sordum. Luhan açıklamaya başladı.
"Chan'ın söylediğine göre onun kardeşini kaçıranlar oralarda organ mafyası olarak biliniyor. Elimizde henüz kesin bir kanıt ve adres yok."
"Peki o zaman beni niye çağırdınız?"
"Birlikte bulmak için Kyungsoo." diye yanıtladı Xiumin Hyung.
"Hyung ne diyorsun? Bizim işimiz bu mu?"
"Kyungsoo bu seferlik yardım edeceğiz."
"Sen ne dediğinin farkında mısın?"
Luhan araya girdi.
"Kyung sakin olur musun?"
"Ben zaten sakinim Lu."
Xiumin Hyung kaşlarını çatmış, sinirle konuştu.
"Sadece yardım edeceksin Kyungsoo.Yardım etsen ölür müsün?"
"İşim olmayan hiçbir şeyi yapmak zorunda değilim."
Chan ağlamaklı sesiyle özür dileyerek çıkmıştı.
"Gördün mü yaptığını Soo? Chan'ın kalbini kırdın, ağlattın. Sende bir şey söylesene Sehun."
"Kyungsoo haklı. Ben başta söyledim. Biz çocuk bulma kurumu değiliz."
Sessizliğini koruyan Chen sonunda konuşmaya karar verdi.
"O sadece yardım istemişti Kyungsoo."
"Siz gerçekten.. Kaplerinizi kaybetmişsiniz. Ben gidiyorum." deyip çıktı Luhan. Sehun da onun peşinden tabii ki.
Onları çıkınca Suho Hyung'a dönüp konuştum.
"Burası karakol değil. Benim işim ipucu toplayıp suçluları yakalamak da değil. Ben suçlu olanı öldürürüm. Şimdi gidiyorum. Benim bir polis ya da dedektif olmadığımı, tetikçi olduğumu hatırlayınca bana haber verirsiniz. Ben o zaman gelirim."
Xiumin Hyung'u kaşları çatık, Chen Hyung'u hayal kırıklığına uğramış ve Suho Hyung'u ifadesiz bakışlarıyla arkamda bırakarak odadan ayrıldım.
Binadan çıkıp arabama binecekken yan tarafta ağlayan Chan'ı gördüm. Onun ağladığını görmezden gelmeye çalışarak arabamın yanına kadar gittim ama binemedim. Ah lanet olasıca kalbim. Gidip onunla konuşacaktım. Hızlıca yanına oturup elimi omzuna attım.
"Bak ağlama. Yardım için bize gelmişsin ama bizim işimiz bu değil. Polis halledebilir bunu. Eğer bu yüzden ağlıyorsan ağlama tamam mı?"
"Ben sadece küçük kardeşimi bulmak istemiştim. Sizi uğraştırmak istememiştim. Özür dilerim."
Başka bir şey demeden eliyle göz yaşlarını silip yanımdan kalktı ve hızlıca uzaklaştı. Ona üzülmüştüm. Biraz sert konuşmuş da olabilirim ama doğru olanı söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DILEMMA|| KAISOO
Fanfictionbir tetikçi, bir kaçak ve kimsenin bilmediği adım adım çözülecek sırlar "nothing is as it seems"