30.Bölüm: "My Dearest Poem"

341 43 75
                                    

5 Ay Sonra

Taehyung'un bakış açısından

"Bu kutuları nereye koyayım Tae?"
"Masanın yanındaki boşluğa bırakabilirsin Namjoon hyung!"

Namjoon hyung elindeki kutuyu yere bırakırken ben de evin camında dışarı izlemeye başlamıştım. Hoseok'un evine taşınmaya karar vereli bir hafta geçmişti ve bugün, Namjoon hyung'un da yardımıyla resmi olarak eve taşınmıştım. Çok fazla eşyam olmadığı için büyük bir bavul ve 2 kutu kitap ile gelmiştim buna rağmen Hoseok bana kendisininki kadar geniş bir dolap ve kitaplık ayırmıştı. Bu evde çok fazla zaman geçirmiştim, burayı seviyordum ama artık burada, Hoseok ile birlikte yaşayacak olduğumuz gerçeği içimde mutlu ve heyecanlı bir kıpırtıya sebep oluyordu.

Hoseok elinde soğuk çay dolu uzun cam bir şişeyle geldiğinde önce Namjoon hyunga sonra da bana bakmıştı.

"O kadar az eşyan olmasına rağmen Namjoon hyunga mı taşıtıyorsun?"

Namjoon hyung gülerek elini 'hayır' anlamında birkaç kez salladı.

"Ben teklif ettim yardım etmeyi, biliyorsun bundan sonra pek fazla görüşemeyebiliriz."

Hoseok masada duran bardaklara elindeki soğuk çayı doldururken ben ve Namjoon hyung da büyük beyaz koltukta çekingen tavırlarla Hoseok'u bekliyorduk.

"Gerçekten de mixtape çıkaracaksın ha! Bu harika Namjoon hyung."
"Lütfen derginizde bununla ilgili bir başlık atabilir misiniz? 'Son beş yılın en iyi mixtape'i!' gibi bir şey hiç fena olmazdı!"

Utangaç bir tavırla Namjoon hyunga döndüm.

"Dergimizde müzik hakkında bir şey yazmıyoruz ki!"

Namjoon hyung hayal kırıklığı ile bardağına uzanırken Hoseok ise dostça bir tavırla Namjoon hyungun omzuna vurdu.

"Merak etme, kişisel önerim olarak bir kenar yazısında bahsedeceğim!"
"Ah Hoseok sen olmasan ne yapacağız! Bu çocuktan bir şeyler beklersek durumumuz vahim!"

Ben şaşkınlıkla Namjoon hyunga hesap sorar gözlerle bakarken o ise hiç aldırmadan bardağını kafasına dikmekle meşguldü. Hoseok ise ikimizin abi-kardeş çatımasını yüzünde parlak bir gülümsemeyle izliyordu. Koyu kahverengi saçları, aynı tonlarda olan ince uzun bluzu ile çok uyumlu gözüküyordu. Beyaz teninde ışıldayan gümüş kolye ise ister istemez gözümü alıyordu. Hoseok, onu incelediğimi fark etmiş olacak ki hafifçe gülümseyerek başını diğer tarafa çevirmişti. Namjoon hyung ise önce bana sonra Hoseok'a baktıktan sonra boğazını temizleyerek oturuşunu düzeltti.

"Sanırım benim için ayrılma vakti geldi!"

Hoseok aniden ayağa kalkıp telefonuna sarıldı.

"Lütfen bekle, akşam yemeğini birlikte yiyelim! Ne yemek istersiniz, pizza olur mu?"

Heyecanla ellerimi çırptım, uzun zamandır o kadar çok pizza yemek istiyordum ki Hoseok sanki aklımı okumuştu!

"Evet, evet! En büyük boy olsun! Hatta içinde salam, domuz eti, deniz mahsülleri ve-"

İştahla isteklerimi sıralarken kapının çalması ile hepimiz bakışlarımızı kapı tarafına yöneltmiştik. Hoseok öne atılıp kapıyı açmaya giderken Namjoon hyung ise kıkırdayarak bana bakıyordu.

"Hoseok seninle bir ayı geçirdikten sonra muhtemelen parasız kalacak."
"Namjoon hyung!"
"Hemen de alınıyorsun!"

Namjoon hyunga dudak büzerken hiç beklemediğim bir şekilde Jimin ve Jungkook ellerinde şampanya ve soju şişeleri ile salona koşar adım girmişlerdi. Ben şaşkınlıkla ayağa kalktıktan sonra önce Jimin sonra da Jungkook sıkı bir şekilde bana sarıldı ve Hoseok'a yöneldi. Ancak Hoseok onları kibar bir şekilde reddedip daha önce oturduğu tekli koltuğa geçti. Jungkook ellerinde duran şişeleri havaya kaldırarak Hoseok'a yüklendi.

My Dear Poem ° VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin