Uzun bir bölümden tekrar merhaba! Hikayenin yavaş ilerlediğini düşünüyor musunuz? Ben kişiler arasındaki iletişimin üzerinde durmayı, bir bakışmayı veya kısa bir konuşmayı uzun uzun yazmayı seviyorum, o duygunun sizlere de ulaşmasını istiyorum. Belki böyle yaparak bazen çok uzatıyor veya sıkıcılaşıyor olabilirim diye endişeye kapıldım, fikrinizi merak ediyorum. Bu arada diğer hikayelerim olan "ephemeral" 6.6K, "My Dear Sunflower" ise 8K okunmaya ulaşmış, gerçekten sevindim teşekkür ederim!
✧・゚: *✧・゚:*✧・゚: *✧・゚:*✧・゚:
Hoseok'un bakış açısından
Açılan kapının arkasından hayatın tatsız yanıymış gibi beliren Jurina ve arkadaşları ile birkaç saniye göz göze geldikten sonra bana bakmakta olan Taehyung'un koluna girdim.
"Gördüğünüz gibi arkadaşım ayakta duracak halde değil, izninizle dışarı çıkacağım."
Kızlar birbirilerine sessiz bakışlar attıktan sonra tanımadığım bir tanesi hafifçe sola kayarak bana yer açtı.
"Ta-tabii buyrun..."
Başımı hafifçe eğerek teşekkür ettikten sonra Taehyung'u sürükleyerek kapıdan çıkardım ve birkaç saniye daha Jurina ile göz göze kaldıktan sonra teras kapısına yürüdüm, fısıldaşmak için gitmemi bile beklememişlerdi.
"Jung Hoseok muydu o?"
"Yanındaki kim?"
"Tam olarak ne oluyordu orada?"
"Jurina, Jung Hoseok'u tanıyorsun değil mi?"Omuz silktim ve terasa açılan kapıyı tüm kuvvetimle araladım, inanılmaz bir soğuk vardı. Terastaki boş banklardan birine Taehyung'u oturttuktan sonra ellerimi yüzüme bastırdım ve çığlık atma isteğimi bu şekilde bastırmış oldum.
Tam olarak ne olmuştu? Ne olmak üzereydi? Onlar ne görmüştü? Ben ne görmüştüm?
Derin bir nefes alıp verirken havanın soğukluğu beni iyice kendime getirmişti. Bu kesinlikle dikkatsiz davranmamın cezası olmalıydı. Bu kadar göz üzerimdeyken aldığım nefese bile dikkat etmem gerekirdi ama ben ise yanımdaki sarhoş Taehyung'tan yararlanmayı düşünen aciz bir adam gibi davranmıştım. Hafifçe başımı arkamda oturan Taehyung'a çevirdiğimde gözlerini sıkıca yumduğunu gördüm, muhtemelen neler olduğunu anlayamamıştı bile. Soğuğun beni bir süre daha sarmasına izin verdikten sonra Taehyung'un koluna girip onu evine bırakmaya karar verdim.
Yukarı çıkışımızın aksine inişimiz oldukça kolay olmuştu. Şoför kısa sürede bizi almaya gelmişti ve yolda da tek kelime etmemiştik. Taehyung'un evine vardığımızda kolunu omzuma atıp eski binanın içinde sırayla merdivenleri adımlamaya başladım. Birkaç kez Taehyung'u evine bıraktığım için binanın yerini öğrenmiş olsam da hangi katta oturduğunu bilmiyordum. Yüksek merdivenli eski binada kendim kadar ağır biriyle katları çıkmak epey yorucu olmuştu. Üçüncü katı çıkmak için adımımı ileri atmıştım ki Taehyung eliyle kahverengi kapıyı işaret ederek durdu.
"Burası mı evin?"
Başını sallayarak dudak büzen Taehyung hafifçe kapıya yaklaşıp elini zile dayadı. Dengesini kuramadığı için tekrar koluna girdim ve tam o sıra kapı yavaşça açıldı ve genç bir adam şaşkın gözlerle karşımızda belirdi. Kumral renge boyanmış saçlar, oldukça uzun ve yapılı bir vücut, Görünüşünün aksine çocukça duran koala desenli pijamalar... Bu kişi tahminimce Taehyung'un hep bahsettiği Namjoon olmalıydı. Utanarak başımla selam verdim.
"Sizi bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim, ben Jung Hoseok..."
Namjoon olduğunu düşündüğüm kişi ismimi duyunca ister istemez gözlerini kocaman araladı ve daha sonra bakışlarını ayılıp bayılan Taehyung'a kaydırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Poem ° Vhope
أدب الهواة"Sen benim en güzel şiirimsin Hoseok. Daha önce hiç şiir yazmamış olsam da ve gelecekte eğer tekrar yazacaksam da, sen en güzelisin. Şiir dediğim ama şiir olmayan bu cümleler, onlarca kırgınlığa rağmen kendi sahillerini buldular. Deniz kokulu sen, s...