Jungkook'un bakış açısından
"Bir kere de şu alarm beş kere çalmadan kalkamaz mısın?"
Gözlerimi yavaşça araladığımda Jimin her zamanki gibi aksi bir şekilde odada daireler çiziyordu. Ellerimi gözlerime bastırdım, o kadar çok uykum vardı ki yataktan kalkmak çok zordu.
"Çok uykum var Jimin, bırak bugün evde çalışayım."
"Seni evde bırakırsam akşama kadar uyursun! Hem dün gece de gayet güzel uyuyordun bu ne tembellik!"Jimin'in terlik sesleri odayı terk ederken bir on-on beş dakika kadar yatakta yattım ve sonra üstümü değiştirip mutfağa yöneldim. Jimin'le yaşamaya başlayalı neredeyse birkaç ay olmuştu. Bizim için değişen pek bir şey yoktu çünkü birlikte yaşamadığımız zamanlarda bile haftada dört-beş gün onun evinde kalıyordum.
Kapüşonumu başıma çekip yavaş adımlarla mutfağa girdiğimde Jimin kahvaltısını çoktan bitirmiş kahvesini içiyordu. Siyah kazağı ve pantolonu ile oldukça asi duruyordu. Bir süre onu süzdükten sonra masaya yönelmem ve sevinç çığlığı atmam bir oldu. Jimin uzun süredir marketlerde aradığım ve sınırlı sayıda satılan "Gezegen Savaşları Serisi"ne özel çıkan mısır gevreğinden almıştı. Benim için çoktan kâseye doldurmuş ve üzerine süt eklemişti. Gülerek kendimi Jimin'in kucağına attığımda o da elindeki telefonu masaya bırakıp beni belimden sardı. Benden kısaydı ama beni taşıyabilecek kadar kuvvetliydi.
"Jiminie, nereden buldun bunu! Neredeyse yedi market gezmiştim ve olmadığına emindim! Sen harikasın! Teşekkür ederim Jiminie! Sonunda Gezegen Savaşları figürlerimi tamamlayabileceğim şu an inanılmaz mutlu oldum."
Jimin alaylı bir şekilde güldükten sonra bakışlarını bana çevirdi.
"Seni mutlu etmek çok kolay."
"Seni mutlu etmek çok zor olduğu için sana öyle geliyor."
"Cevap verme de yemeğini ye hadi, geç kalmayalım."Ben Jimin'in kucağından kalktığımda o da telefonunu eline alıp gelen maillerini kontrol etmeye devam etti. Jimin iş yerinde sevimliliği ve sakinliği ile bilinen bir editördü ama gerçekte ise gözüktüğünün aksine daha soğuk ve havalı biriydi. Tabii, onun bu yüzünü benden başka bilen kimse yoktu!
Mısır gevreği kutusundan çıkan hediye figürü inceledikten sonra önümdeki tabağı hızlı bir şekilde mideye indirmeye başlarken bir yandan da Jimin'i izliyordum.
"Dün gece uyandığımda yanımda yatmıyordun, yine çalışmak için mi kalktın?"
"Aklıma düzeltmem gereken bir sayfa geldi, nasıl olduysa atlamışım onla uğraştım."
"Ben de Hoseok yine gece yarısı sana iş gönderdi sandım."
"Yok, aksine dün sesi hiç çıkmadı."Şaşkınlıkla bir süre Jimin'e baktım daha sonra alaylı bir şekilde güldüm.
"Hoseok'un iş göndermemesi çok garip, acaba öldü mü? Gidip evine bakalım."
Jimin bana uzun uzun göz devirdikten sonra kollarını karnında birleştirdi.
"Hiç komik değilsin gerçekten."
Jimin her zamanki gibi şakama gülmemişti ama beni asıl düşündüren son zamanlarda ofisteki o değişik havaydı. Sadece benim gibi dikkatli kişilerin farkına varabileceği, kelimelerle anlatılamayan ama kalple fazlasıyla hissedilen o garip enerji! Hoseok'un tavırlarındaki yumuşama, Taehyung'un genel olarak anlayamadığım değişken ruh hali... Düşününce hepsi tek bir noktada bağlanıyordu.
"Taehyung ve Hoseok arasında kesinlikle bir şey var Jiminie!"
Jimin dediğim şeye bıyık altından gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Poem ° Vhope
Fanfiction"Sen benim en güzel şiirimsin Hoseok. Daha önce hiç şiir yazmamış olsam da ve gelecekte eğer tekrar yazacaksam da, sen en güzelisin. Şiir dediğim ama şiir olmayan bu cümleler, onlarca kırgınlığa rağmen kendi sahillerini buldular. Deniz kokulu sen, s...