14.Bölüm: "Denizi İzlerken"

308 46 28
                                    

Taehyung'un bakış açısından

Kaldığımız oteldeki son günümüzde yine erken saatlerde toplanıp yazıların basıldığı ofise doğru yol aldık. Diğer yakınlaşmalarımızın aksine Jung Hoseok bu sefer beni görmemezlikten gelmemiş ve bana bolca gülümsemişti. Bunun mutluluğu ile yavaş arabanın tıkırtılarını dinlerken bugün fotoğraf çekimi olduğu bir kez daha aklıma gelmişti. Yazılarımın yanında bir de fotoğraflarımın yayınlanacağını neredeyse unutmuştum.

Ofise vardığımızda oradaki görüntü ekibi ve kameramanlarla birlikte bir başka büyük arabaya geçtik. Giyeceğim kıyafetler bile şimdiden seçilmişti. Beyaz bir gömlek ve keten pantolon giyecektim. Çekim için belirlenen yeşil alana varınca neredeyse sevinçle kendimi dışarı attım. Dışarısı serindi ama bir o kadar da güzel bir doğası vardı. Ellerimi sallayarak gezerken küçük çocuklar gibi kıkırdıyordum. Yüksek bir hapşırma sesiyle hemen arkamı döndüm. Jimin çantasından çıkardığı peçeteyi Jung Hoseok'a uzatıyordu.

"Dün geceden beri hapşırıyorsun umarım hasta olmaya niyetin yoktur."
"Saçmalama sadece biraz serinlikte kaldım, o kadar."

Jung Hoseok sözünü bitirdiğinde gözlerimiz birbirini buldu ve ister istemez gülümsedim, dün geceyi düşünerek mutlulukla adımlarımı yavaşlattım. Görüntü ekibi bilgisayarlarını talaş kaplı masaya kurmaya çalışırken Jungkook da kamerası ile çevreyi çekiyordu sonra yanımda durdu.

"Bu sabah keyfin yerinde!"
"Deniz iyi geldi sadece!"
"Ya..."

Jungkook gülümserken aynı zamanda sorgulayan gözlerle bana bakıyordu. O sırada makyöz izin isteyerek aramıza girdi ve elindeki fırçaları değişik malzemelere batırıp yüzüme yavaşça sürdü. Daha önce pek makyaj yapmamıştım, sadece dev sivilcelerimi kapatmak için kapatıcı kullanmıştım. Makyöz tüm dikkatiyle yüzümü boyarken kırmızı bir boyayı eliyle seyrekleştirip önce yanaklarıma sonra da dudaklarıma sürmeye başladı. O sırada ekipten dört beş kişi başıma dikilmiş ve hayret verici bir şey izler gibi benim makyajımın tamamlanmasını izlemişlerdi. Oralı olan editörlerden biri eski model kamerasıyla yüzümün fotoğrafını çektikten sonra gülümsedi.

"Yüzünüz ne kadar da güzel..."

Şaşırmış ve biraz da gerilmiş olarak gülümsedim.

"Te-teşekkürler..."

Neyse ki beni huzuruz eden ilgi biraz dağılmış ve çekimleri yapmak için yeşil alana girmiştik. Poz verirken içimden geleni yapıyor, olabildiğince kendimi ve yazılarımı ifade edecek şekilde durmaya çalışıyordum. Yazıların ve benim belli bir konsepte ait olmamız gerektiğine ben dâhil buradaki tüm çalışanlar ortak karar vermiştik o yüzden elimden gelenin en iyisini yapmam gerekirdi. Yarım saatlik bir fotoğraf çekiminden sonra oralı olan editörümüzün telefonu çaldı ve kısa bir ara vermek zorunda kalmıştık.

Oturduğum ahşap masada tek başıma beklerken Jung Hoseok dostça bir tavırla karşımdaki boş yere oturdu. Onun gelmesi ile kalp atışlarım tekrar hızlanmıştı.

"Nasıl gidiyor çekim, memnun musun?"
"E-evet, ilginç bir deneyim oluyor benim için."
"Kameraya çok yakışıyorsun."

Utanarak bakışlarımı aşağıya çektim, yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Sessiz bir şekilde teşekkür ettim ama onun bakışları üzerimden ayrılmadı. Birkaç saniye daha yere baktıktan sonra ben de bakışlarımı ona çevirdim. Tam bu sırada fotoğraf çekiminden sorumlu olan orta yaşlı kadın gülümseyerek bize bakmaya başlamıştı. Bir şey diyecekmiş gibi gözüktüğü için merakla ona döndüm.

"Bir şey mi oldu?"

Kadın, bakışlarını bir bana bir Jung Hoseok'a yönelterek epey mutlu bir şekilde elinde tuttuğu dosyaları sıktı.

My Dear Poem ° VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin