instagram.com / adehikayeleri
Multimedia : Helsey- Sorry
Haftalardır burada, evimde bir başımaydım. Üstelik olanlardan sonra ne yapacağıma, nasıl davranacağıma dair en ufak fikrim bile yoktu.
Bir tarafta tüm ailemi zamansız kaybetmenin verdiği, içimi yakan o tarifsiz acı diğer tarafta hiç ummadığım bir anda böyle talihsiz bir olay sonrasında yapayalnız kalmak beni tamamen çaresiz bırakmıştı. Acım bir yana, tek başıma sanki arafta kalmış gibiydim.
İlk günlerimde evdeki odamda sürekli ağlamış olsam bile attık biraz daha sakindim ve tüm zamanım yeni halime alışmaya çalışarak geçiyordu. Evimde böyle yapayalnız olanları düşünüp üzülürken unuttuğum başka bir şey geliyordu sonra aklıma. Bambaşka bir şey...
Kendi ölümümü hatırlıyordum!
Nasıl öldüğümü, mezara gömüldüğüm anı, ağlayarak başucuma çiçek bırakan arkadaşlarımı, törende İncil'den bölümler okuyan papazı ve artık bir insan değil bir hayalet olduğumu hatırlıyordum. Aynı anda beynime cevapsız binlerce belki de on binlerce soru hücum ediyordu.
Ben neydim ya da kimdim? Bu durumum bana verilmiş bir ceza mıydı yoksa bir ödül mü? Böyle nasıl devam edecektim? Mesela artık neleri yapabilecektim ya da neleri yapamayacaktım? En ufak bir fikrim bile yoktu.
Şimdi karmakarışık duygular içindeydim. Örneğin artık acıkmıyordum ve yemek yemem gerekmediğini öğrenmiştim. Her gün yemek yapmam veya alışverişe çıkmam gerekmediği düşünülürse sanırım bu iyi bir şeydi.
Diğer taraftan, teselli edecek bir dostla dertleşmeye şu anda çok ihtiyacım vardı ama ne yazık ki artık insanlar beni ne görüyor ne de duyabiliyorlardı.
Aynanın önüne geçtiğim zaman kendimi eskisi gibi net olmayan, silik bir şekilde görebiliyordum ve şimdilerde de acaba insanlar beni aynada görebilir mi diye çok merak eder olmuştum.
Dün, sıkıldığım bir anda aklıma gelince kapının içinden geçmeyi denedim ama bunu başaramadım. Sanırım psikolojikti fakat kapıya hızla çarpınca bir an canımın acıdığını hissettim. Tuhaf şey çünkü eğer bir hayaletsem bunu yapabilmem gerekmez miydin?
Kendimle ilgili öğrendiğim şeyleri defterime not almaya karar verdim.
Ailemi, arkadaşlarımı çok özlemiştim. Trish, benim canım arkadaşım. Şimdi ne yapıyordu acaba? Okula gitmiş miydi mesela? Ders aralarında bahçede ya da kantinde tek başına olmak zorunda mı bırakmıştım onu? Yoksa her daim etrafında toplanmaya hazır, o meraklı kalabalık arasından kendine yakın gelen başka birini seçmiş miydi yerime?
Normalde olsa çok kıskanırdım ama şimdi, böyle bir durumda buna hakkım olmadığını biliyordum ve onun yalnız kalması isteyeceğim en son şeydi. İşte tam da bu yüzden umarım Trish kendine yeni birini bulmuştur diye düşünüyordum.
Peki ya sevdiğim adam, Aaron... Acaba o ne haldeydi?
Kim bilir o nasıl üzülmüştü. Partide benimle konuşmak istemişti ama buna fırsat bulamamıştık. Çünkü o lanet olası grup tam da onu beklediğim yere gelmiş, yanımdan geçerlerken de içlerinden biri bana omuz atıp havuza düşmeme neden olmuştu. Ben de sırılsıklam olduğum için utanıp partiyi bir başıma terk etmek zorunda kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERA'NIN EVİ : MUCİZE [KİTAP OLDU]
Fiksi UmumMucizelere inanır mısınız? O, inanmazdı. Taa ki hayat ona ikinci bir şans verene kadar... Vera ve ailesi uzun yıllardır yaşadıkları evlerinde birlikte çok mutludur. Sevdiği adamın gözlerine aşkla bakarken ona tıpkı ailesinden gördüğü gibi koşulsuz...