2.1

237 14 6
                                    

Final maçı günü...

Günler hızla geçmiş final maçının oynanacağı tarih hızla gelmişti. Babamla konuşmamın üzerinden iki hafta geçmişti ama hala bir haber alamamıştım. Diğer günlerde maraton bir şekilde antrenmana git eve gel bizimkilerle boş muhabbetler yap falan filan. 

"Maçın başlamasına ne kadar kaldı?" dedi Emir

"1 saat falan." diye yanıtladım.

"Bakın çocuklar size güveniyorum. Uyguladığımız taktikleri yaparsanız Hilmi'nin size gösterdiği eksiklerinizi tamamlarsanız bu maçı büyük bir farkla kazanırız." dedi Sertaç hoca.

Sertaç hoca ameliyat olmuştu ve evde yatıp dinlenmesi gerekiyordu. Bizim uzun ısrarlarımız üzerine bile 'ben bu maçı görmek için aylarca bekledim şimdi gelmez isem kendime saygısızlık ederim o yüzden boş yere konuşmayın ne olursa olsun o maça geleceğim' diyerek ısrarlarımız boşa çıkarmıştı.

"Evet gençler size gerçekten çok güveniyoruz. Ama unutmayın ki bu bir oyun illaki biri kazanacak diğeri kaybedecek o yüzden kaybederseniz de kendinizi çok üzmeyin." dedi Hilmi.

"Üzmelerine gerek kalmayacak çünkü kazanacak benim aslanlarım." dedi Sertaç hoca gaz vererek.

Yarım saat daha geçmişti. Artık salona seyirci dolmaya başlamıştı. Hepimiz giyinmek ve son taktikleri toparlamak için soyunma odalarına dağıldık.

Mavi mini kostümümü giyerken göz ucuyla Azra' ya baktım. Onunda bana baktığını görünce kafamı Azra' ya çevirdim. 

"Çok heyecanlıyım ya" dedim.

"İnşallah kazanırız eğer kazanmazsak vay halime."

"Niye vay haline be?"

"Emir bu maçı çok önemsiyor, kaybedersek moralini nasıl düzeltebilirim bilmiyorum."

"Bu maçı kazanacağız."

"Bilemiyorum." dedi Azra.

İçeriden maçın başlamasına az kaldığını belirten anons yapıldığında sıramızın geldiğini anlayıp provalarda yaptığımız gibi tek sıra halinde sahaya çıktık. Salon tıka basa seyirci doluydu ve insanlar bizi çılgınlar gibi alkışlıyordu. Endişeyle Azra' ya baktım. Bana güven veren bir bakış atıp gülümsedi. Dans müziğimizin çalmasıyla sahadaki yerlerimizi aldık.

Başarılı bir şekilde dansımızı bitirdiğimizde basketbol takımı da sahaya çıktı. Alkışlar koparken biz basket takımının etrafında çember oluşturup dönmeye başladık. Yeni bir müzik çalmaya başlamıştı. Dönmeyi bıraktığımız an her amigo kızı bir basketçi erkek belinden tutup havaya kaldırdı. Yere iner inmez amigo kızlar basketçi erkeklerin ellerinden tutup sırayla sahanın dört bir yanını turlatmaya başladı. Ben Berkin' in elini tutup sıramızın gelmesini beklemeye başladım.

Kulağıma eğilip " seni seviyorum" dedi.

Gülümseyip "bende seni, hadi kazanında gelin" dedim

O sırada önümüzden el ele tutuşan Emir ve Azra geçti. Geçerken de Emir bize göz kırptı.

Sıra bize geldiğinde bir elimde Berkin diğer elimde de ponpon vardı. Sahanın dört yanını gezdiğimizde Berkin'e öpücük atıp amigo kızlar için ayrılan yere oturmaya gittim.

Hakem de sahaya çıkınca herkes yerini almıştı. Hakem topu havaya atıp maçı başlattı.

Skor 98-110 du ve bizim takım yeniliyordu. Maçın bitmesine dört dakika vardı. Maç boyunca hiç durmadan tezahürat yapmıştık ve artık benim boğazım acımaya başlamıştı. O yüzden sesimi kısıp alkışlamaya başladım. Son iki dakika kaldığında Kaya 3'lük atış yapıp skoru 107-110 yapmıştı.

Kanka? /Yarı texHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin