seven

1.9K 207 111
                                    

❝Kendin gibi görünüyorsun ama başka birisin, sadece dıştan da değil.❞

- Flora Cash, You're Somebody Else

Gözlerini açtı bir süre tavanı izledi. Sıkışmış durumdaydı. Çocuğun ondan olmama düşüncesi canını sıkarken, bir yandan da bunun gerçek olmasını diliyordu. Çünkü böyle bir sorumluluk almaya hazır hissetmiyordu kendini. Bu büyük bir şeydi. Küçük bir çocuğa rehberlik yapmak, büyümesini izlemek, onu yetiştirmek. Sorumluluk gerektiriyordu ama Jeongguk hazır değildi. Evet bunun için önünde daha uzun bir zaman vardı, hazır olabileceği onca yıla sahipti. Bu çocuk onun hazır olmadığı bir şeydi ve hayatının yönünü değiştirebilecek bir sürprizdi.

Kaç şarkı bittiğinin farkında değildi. Bardağını defalarca kez tekrar doldurmuş, defalarca kez bitirmişti. Kaçıncı bardağı olduğundan emin değildi ama bir türlü sarhoş olmuyordu. Şu an en çok istediği şeydi sarhoş olmak ama beceremiyordu. Saatin kaç olduğundan habersizdi. Birkaç bardak sonra görüşü bulanmaya başlamıştı. İşte istediği oluyordu. Jeongguk güldü. Kendince girdiği yarışı kazanmıştı ve bu onu mutlu etmişti. Telefonunun titrediğini hissetti. Açmak istemiyordu. Bu yüzden aramayı reddetti. Şu an en son istediği şey, Chaeyoung'un iş konuşmalarına maruz kalmak veya Yoona'nın boşanmayla ilgili söyleyeceklerini duymaktı.

Telefonu birkaç kez daha titredi. Yine aldırmadı. Ardından odasının kapısı çaldı. Gelen kişinin yüzünü zar zor seçmişti ama adını hatırlamıyordu.

"Bay Jeon?" dedi kapıyı çalan çalışan. Jeongguk üstünü düzeltti ve konuştu.

"Efendim?"

"Bayan Park, size ulamamamış. Haber vermemi istedi."

Jeongguk göz devirdi.

"Teşekkür ederim, çıkabilirsin."

Çalışan başıyla onu onayladıktan sonra kapıyı kapattı ve odadan uzaklaştı. Daha sonra dönüt vermek için Roseanne'i aradı. Roseanne teşekkür edip telefonu kapattı. Birkaç dakika sonra telefonu tekrar çaldı. Arayan Jeongguk'tu. Telefonu açtı.

"Beni niye aradın?" dedi Jeongguk. Sesi derinden geliyordu.

"İçtin mi sen?" 

Jeongguk ne zaman sarhoş olsa sesi derinleşirdi. Konuşması hafif kayar ve tereddüt etmeden aklına gelen her şeyi söylerdi.

"İçip içmemem seni alakadar etmiyor Chaeyoung. Ne söyleyeceksen söyle, kapatmam lazım."

Roseanne derin bir nefes aldı.

"Sarhoş sarhoş şirkette mi kalacaksın? Kafayı mı yedin sen?"

"Ne olmuş yani? Siktiğimin şirketi benden daha mı önemli?"

Hayır, şirket hiçbir zaman ondan daha önemli değildi. Ama Roseanne hep şirketi öne sürerek onu korumaya çalışmıştı. İçten içe bu yaptığından nefret etse de, engel olamıyordu kendine. Yine böyle söyleyecekti.

"Sabah asistanın geldiğinde seni öyle mi bulsun Jeongguk, senin derdin ne?"

"Asistan... Tabi ya, asistan!" Gözlerini tavana dikti. "Asistan... 'Ya öyle olursa, ya böyle olursa şirket ne olur? Jeongguk şirket önemli! İtibarımız önemli, Jeongguk biraz işini düşün!' Hep böyle olmadı mı bu Chaeyoung? Bu yüzden böyle değil miyiz biz?"

Roseanne kabanını askılıktan alırken Jeongguk'u yanıtladı.

"Telefonda benimle kavga mı edeceksin?"

cruel game | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin