eleven

1.7K 196 100
                                    

❝Hayatım kayıp gidiyormuş da, tek yapabildiğim izleyip ağlamakmış gibi hissediyorum.❞

- Adele, Million Years Ago

Roseanne kafeye giren Jaehyun'u görünce oturduğu yerden kalktı ve gülümseyerek ona sarıldı. Daha sonra karşılıklı oturdular. Kısa bir nasılsın muhabbetinden sonra, garson yanlarına yaklaştı. İkisi de kahve istediler. Garson uzaklaştığında Roseanne neden buluştuklarını hatırlatmak için konuştu.

"Bir haber alabildin mi?"

Kafasını iki yana salladı Jaehyun.

"Hayır. İki gündür hakkında yazılmış haberlere bakıyorum fakat altı senedir yeni bir haber yok. Birkaç arkadaşıma bir şeyler bulup bulamayacağımızı sordum fakat sadece adını biliyoruz bu da bir şey yapmak için yeterli değil."

Roseanne onayladı onu.

"Anladım. Kendini çok zorlama. Eğer sen bulamadıysan ya çok iyi saklanıyordur ya da gerçekten ölmüştür."

Jaehyun kaşlarını kaldırdı.

"Ölmesini gerçekten istiyor musun?"

Roseanne daha yeni gelen sıcak kahvesinden bir yudum aldıktan sonra omuz silkti.

"Yedi senedir görmüyorum onu, evden çıkıp gittiği gün zaten benim için ölmüştü. Sadece ortada gömülecek bir beden olacak, gerisi önemli değil. Yani, zamanında o kadar üzülünce artık üzülecek bir şey kalmıyor. Jaehyun, yıllarca o kadar ağladım ki, onun için dökecek tek bir gözyaşım kalmadı."

"Peki şu an neden onu bulmak istiyorsun ki?" diye sordu Jaehyun. Haklı bir soruydu. Eğer onun için artık bir önemi yoksa hala umurunda olmazdı. Roseanne burukça gülümsedi.

"Sadece eğer gitmeden önceki gibi biriyse, bu annemi dünyanın en mutlu insanı ederdi. Onu zaten mutlu edemiyorum, belki bu şekilde edebilirim diye düşünmüştüm."

Jaehyun başını iki yana salladı. Katılmıyordu söylediklerine.

"Hayır, annenin böyle düşünmediğinden eminim. Bugün bulunduğun yere bir bak. Chaeyoung, Güney Kore'nin plak şirketi yöneten en genç kadınısın. Ayrıca bunu sen başardın. Jeongguk da yanındaydı ama seni dört yıldır tanıyorum, attığın her adımına şahit oldum. Eğer sen olmasaydın Jeongguk bunu tek başına yapamazdı. Aklından bile geçmezdi. Ki bu annenin mutlu olacağı bir şey."

Roseanne Jaehyun'un söylediklerine gülümsedi.

"Annemin tek istediği mutlu bir hayatım olmasıydı ama ben bunu beceremedim. Ülkenin en iyi şirketlerinden birini yönetsem ne olur ki? Ben kendi hayatımın içinde olduğu karmaşada zar zor nefes alırken annemi nasıl mutlu ettiğimi söyleyebilirim?"

Jaehyun Roseanne'in eline uzandı.

"Annen mutlu olsun istiyorsun ama her şeyden önce artık kendini mutlu etmen gerekiyor. Sen güçlü bir kadınsın. Mutlu olmayı herkesten çok hak ediyorsun."

Roseanne Jaehyun'un elini sıktı.

"Teşekkür ederim."

Birkaç saat beraber vakit geçirdikten sonra Roseanne saatine baktı. Hava kararmış, akşam olmuştu. Eve gidip biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Jaehyun Roseanne'in ayaklanacağını fark ettiğinde garsona seslendi hesabı istemek için. Roseanne'in itirazlarına aldırmadan Jaehyun hesabı ödedi, birlikte masadan kalktılar. Yan yana park edilmiş arabalarına ilerlediler. Roseanne Jaehyun'a birlikte güzel vakit geçirdikleri için teşekkür etti. Vedalaştıktan sonra arabalarına bindiler ve evlerine doğru yola çıktılar. 

cruel game | rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin