4. Bölüm

6K 403 422
                                    

Medya: Servisteki Çocuk 👀

İyi okumalar, değerli insanlar 💫

Yine herkesten erken kalkmıştım. Okul formalarımı giyip çantama kalemlik ve iki üç defter koydum. Aynanın karşısına geçip saçımı düzleştirdim ve aşağı indim.
Çantamı koltuklardan birinin üstüne koydum ve kahvaltıyı hazırlamaya başladım.

Birkaç dakika sonra yukardan sesler gelmeye başladı. Bade'nin sesiydi bu. Bir şeye kızdığı için bağırdığı belliydi. Ama çok da umrumda olmadı.

Hızlı bir şekilde tost yapmaya çalıştığım için biraz kötü oldu. Ama teyzemin yanıma gelip güzel gözüktüklerini söylemesi içim rahatlatmıştı.

Sonunda(!) herkes aşağı indi ve kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı yaparken fark ettim ki Bade makyaj yapmış. Şu yaşıma kadar asla makyaj yapmadım -tabi lip balmlar makyajdan sayılmıyorsa-. Bu yüzden okula makyajla gelenleri anlamıyorum. Neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz ki ?

Eniştem ve teyzem benimle okul hakkında biraz konuştular. Çok başarılı bir okulmuş. Ayrıca müdür tanıdıklarıymış falan. Kolej olması da benim için iyiymiş. Okul okuldur işte ben çok takmam böyle şeyleri.

Bahçeye çıkıp servisin gelmesini beklemeye başladık. Okul şehir merkezindeymiş. Ama biz şehir merkezinden biraz uzakta yaşıyoruz ve çoğunluk merkezde yaşadığı için okula servisle gidenler çok azmış. Bu yüzden bir servis varmış. Tabi bu da daha erken kalkıp, daha uzun yol gitmek demek. Neyse bana sıkıntı değil. Bade'yle Burak düşünsün.

Burak'a baktığımda altında okul formasından farklı ama aynı renkte -siyah- bir pantolon giymiş. Üzerindeki sweati de tamamen farklı.

"Burak okulda kızmıyorlar mı böyle ?"

"Kızamazlar."

"Nasıl yani ?"

"Annemle babam her ay okula yüklü miktarda bağış yapıyor. Müdür de zaten arkadaşı babamın. Bu yüzden kızamıyorlar..."

Bade konuşmaya devam etti ama daha fazla torpil dinleyemezdim. Bu yüzden kafamı çevirdim. O da sustu zaten.

Servis geldi ve bindiğimizde Burak, dün tanıştığım Mert'in yanına, Bade de en arkadaki kızların ortasındaki boşluğa oturdu. Ben de ayakta kalakaldım öylece.

Bana gülümseyen Mert'e ben de gülümseyerek karşılık verdim. Bade ve arkadaşlarının şımarıkça kahkaha ve konuşmalarını dinlememek için kapının yanındaki ikili koltuğun cam kenarına oturdum. Serviste şu an altı kişi vardı sadece. Kulaklığımı getirmediğim, daha doğrusu kulaklığım olmadığı için bu uzun okul yolu bana işkence edecekti. Gözlerimi kapadım be kafamı cama yasladım.

Şoför amca servisi hoplata hoplata gittiği için kafam sürekli cama çarpıyordu ve gerçekten sabah sabah daha ne kötü olabilir ki diye düşünmeye başlamıştım. Sonra aklıma şımarık kolej kızları gelince bu düşünceyi bıraktım.

Bizden sonra ilk binen kişi yaklaşık beş dakika sonra binmişti servise. Kahverengi ve dalgalı saçları, bir erkeğe göre dolgun dudakları, uzun boyu ve yeşil gözleriyle çok yakışıklı olduğunu farkına vardım. Ayrıca çocuk şu an karşımda durup bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama ben daldığım için hiçbir dediğini anlamadım.

"Sana diyorum sana. Yanın boş mu ?"

"Ha şey evet boş."

Kendine gel aptal.

Çocuk başıyla onayladı ve yanıma oturdu. Oturmak daha çok yayıldı da diyebiliriz. Bana bakıp yüzümde gezdirdi gözlerini. Ben de ona baktım gözlerini çekmesi için ama çekmedi. Gerçekten birinin beni süzmesi çok rahatsız edici. Bir de ona baktığım halde süzüyor. Şimdi çıldıracağım.

SERVİSTEKİ ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin